Şato

62 8 23
                                    

Hala tuvaletten çıkamamıştım. Bir piskopat anne ve bir sapığım-iki sapığım- vardı. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Bayan Freya bu mektubu öğrenirse beni odama kapatır o kişiyi bulana kadar kimseye rahat vermezdi. Bu mektubu öğrenmemeleri gerekiyor. Kapımın çalınmasıyla oturduğum yerden sıçradım.

"Ne o çaylak deliğe mi düştün. Hızlı ol ağaç olduk." James'ın homurdanmalarıyla hızlıca mektubu çantanın açtığım gizli deliğe sokuşturdum mektubu. Sifona basıp kapıyı açtım. Kapının önündeki bedenle geriye adım attım. Yolumdan çekilmesi için ufak bir kafa hareketi yaptım. Anlamamış gibi suratıma bakıyordu.

"Çekil de geçeyim." Suratıma gözlerini kısarak baktı ve çekildi. Ne tuhaf bir insandı ya. Tabi insan mı yoksa başka bir şey mi bilemem. Lavabodan çıktıktan sonra hemen Doktor Grifin'in odasına geçtik. İçeri girdiğimizde oda da tanımadığım bir yüz daha vardı. Ayakta dikilmeye başladığımızda Doktor Grifin ayağa kalkarak konuştu.

"Ah Matthew bu Elliot. Bahsettiğim çocuk. Siz de ayakta kalmayın direk laboratuvar geçelim de şu teste başlayayım." Eliyle kapıyı işaret ederek gülümsedi. Biz zaten kapıya yakın olduğumuzdan hemen çıktık. Arkamızdan ilk Bayan Freya sonra Matthew denen adam gelmişti. Sonrasında Dr.Grifin hızlıca önümüze geçerek laboratuvara gittik. İçeri girdiğimizde bir kaç kişi ile karşılaştık.

"Çocuklar siz çıkabilirsiniz. Gerisi bende." Hepsi tek tek çıktığında boşalan sandalyelere oturmamızı söyledi. Bayan Freya'nın yanına geçip oturduğum Matthew denen adam karşıma oturarak tuhaf bakışlarla beni süzmeye başladı. Rahatsız edici bir kaç dakikanı ardından Doktor Grifin'in sesleriyle ona döndük.

Kendi kendine konuşuyordu galiba. Elindeki tüplerle aşk yaşıyormuşcasına bakıp tekrardan yerlerine koyuyordu. Peçeteyi eline alarak dikkatlice açtı. İçinden annemin saç telini çıkardı ve mikroskoba yerleştirdi. Sessizliğe bürünerek incelemeye başladı. Üzerimde hissettiğim bakışlardan rahatsız olduğumu belli edercesine kıpırdandım yerimden. Bakışlarımı ellerime indirdim. Gerici ortamın havasını tekrardan Doktor Grifin bozdu.

"Hadi canım! Vay be!" tarzında kelimeleri söyleyerek yanındaki deftere notlar alıyordu. Tuhaf deyip duruyorum ama içinde bulunduğum okul zaten tuhaflar için bu yüzden tuhaf demeyi kesmeliyim. Ellerimle oynarken tekrar düşünmeye dalmıştım. Normal denilebilecek bir yaşantıdan tamamen uzak bir yaşantıya dönmüştü hayatım. Bozuk olan bir şeyi daha fazla bozamazsınız diye bir söz duymuştum ama yalan. Bozuk olan hayatım ve düzenim iyice bozulmuştu. Tamir edilecek bir yanı kalmamıştı. Belki bir umut hayatıma biri girer ve mutlu olurum diye hayal kurardım ama bu gibi bir yerde aşk yaşamak olanaksızdı. Herkes birbirini düşmanı gibiydiler. Sadece Austin, Fiona ve Flora ve Jack ile anlaşabiliyordum. Diğer herkes içine James da dahil benden nefret ettiklerine eminim. Çünkü geldiğim gibi olay çıktı ve düzen bozuldu. Sıkı olan eğitim daha da sıkılaştırıldı. Benim yüzümden. Gittiğim her yere belamıda götürüyordum. Beladan başım çıkmıyordu. Gittiğim her hangi bir yerin ya elektiriği kesiliyor ya kapısı bozuluyor ya da biri fenalaşıyordu. Bela çeken bir insandım ben. Tabi insan olup olmadığımdan emin değilim. Bir kaç kişi konuşurken duymuştum. Benden hastalık olarak bahsediyorlardı. Ne hastalığı bilmiyordum ama kabul ediyorum. Ben hastalıklı ve bela çeken çirkin bir varlığım. Asla düzeltilemez bir düğümün içindeyim. Kimse çözmeye çalışmaz aksine çözülmesin diye bir kaç düğümde kendileri atardı eminim. Kendimden tiksiniyorum. Benden daha kötü hallerde olanlar da vardır eminim. Ama ben kendimi dünyanın en kötü şeylerini yaşıyormuşcasına üzülüp saçma sapan düşüncelere girdiğimde başkasını düşünmemek beni kendimden soğutuyor. Hayatı boktan olan kişilere haksızlık yapıyormuşum gibi hissediyorum. Bu yüzden kendimden nefret ediyordum. Derin düşüncelerimden Bayan Freya'nın beni dürtmesiyle sıyrıldım. Yerimde sıçradığımdan sandalyenin ucunda oturuyordum.

ABDUCTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin