Denekler.

94 9 0
                                    

Odaya girdiğimde hemen kapının sol tarafında bir komodin hemen dibinde ise bir yatak vardı. Oda biraz dar gibiydi ama idare ederdi. İçeri geçtiğimizde ikizler beraber yatağın tam karşısındaki yatağa oturdular. Her şeyi aynı anda yapmaları biraz ürkütücüydü ve yüzlerini görememek kötüydü. İnsanlarla konuşamam ya da temas sevmem ama insanların gözüne bakmaktan asla çekinmem. 

Gözlerindeki değişim insanların ruhunu yansıtır. İkizlerin yüzünde maske olduğu için gözlerini göremiyorum. Bu biraz üzücü. Müdirenin gözleri çok tuhaf bir renkti. Duman gibi gri ve kızılın karışımı bir renkti. Meraklı bir şekilde etrafa bakıyordu. Beni görünce merak dolu bakışları daha çok büyüdü. James'ın gözlerini göremedim. Görmekte istemem.  Bana hep eksik biriymişim gibi bakıyor. Bu rahatsız edici. Her zaman en iyisi olmak için çalıştım. Annem sürekli beni dövüp bunda iyi ol şunda iyi ol derdi. Alışkanlık kalıp her şey de iyi olmaya çalışıyordum ama James'ın gözlerine bakınca yaptığım tüm emeklerin boşa gitmiş gibi hissediyorum. 

Kapının aniden açılmasıyla irkildim. Austin gelmişti. "Yerleşebildin mi Ell?" heyecanlı gözüküyordu. 

"Daha değil ama şimdi yerleşeceğim." gülümsemesi az düşse de tekrar kocaman gülümseyip "Yardım edeyim sana hızlı bitiririz. Sonra sana buraları gezdiririm. Yarın ilk sınavların başlayacak. Bilgili olmalısın." deyip hızla yanıma geldi. Elimdeki kitapları alıp seri bir şekilde koyması beni şaşırtmıştı. Ağzım açık onu izliyordum.

"Hey Austin sakin mi olsan. Senin yerine Elliot heyecanlanmalı." Fiona ve Flora'nın  sesleri aynı anda konuşurken senkronize olup aynı çıkıyorlardı. Ama tek tek konuştuklarında Fiona daha tiz bir sese sahipti. En ayırt edici özellikleri buydu galiba.

"Austin yeter bence. Önce gezelim ben sonra yerleştiririm." Dediğimde elindeki sırt çantamı yere  bir anda bırakması bir olmuştu. Kolumu çok sıkmadan yavaşça tutup sürüklemeye başladı. Arkamızdan ikizlerde geliyordu. Austin biraz hiperaktivti sanırsam. 

"Önce kolumu bırak ve yanında yürüyeyim. Sonra yavaş yavaş başlarız. Nasıl fikir ama ?" öneriyi sorduğumda nazikçe kolumu bırakıp adımlarını yavaşlattı. Sakin adımlarla yemekhaneye doğru yürümeye başladık. Kapıdan girmeden önce doğu kanadından ışık füzmeleri çıktı. İrkilerek o tarafa baktığımda James'ın yarı çıplak üst ile dışarı çıktığını gördüm. Baya yapılı bir vücudu vardı. Ve bir sürü yara izi. Yara izi niye vardı ki? Çok sorgulayamadan Austin kolumdan çekerek içeriye soktu. 

Yemek almak için sıraya geçtik. Her birimizde üçer bölmelik tabldot vardı. Sıra bize geldiğinde tabldotu uzattım ve bekledim. Büyük bölmeye bir sandviç yanındaki bölmeye meyve suyu ve küçük bölmeye ise bir yeşil bir sarı hap koydular.  Hapa tuhaf tuhaf bakarken yemek koyan kadın konuşmaya başladı. 

"Onları içmen gerek çaylak." dedi. Tuhaf diye iç geçirdim.

 Boş bir masa bulup İlerledik. Oturur oturmaz ikizler aynı anda konuşmaya başladı. 

"İlk önce çıkan ışıkları takma. Yeni bir tedavi bulmaya çalışıyorlar. İkinci olarak haplardan yeşil olanı gece sarı olanı ise beden dersinden önce at. Şimdi atarsan uyuya kalırsın bir işe de yaramazlar." Kafamı onaylar bir şekilde salladım. Cebimden mendil çıkartıp iki hapıda oraya koydum. Ne işe yaradıklarını çok merak ediyordum. 

"Peki yeşil ne, sarı ne işe yarıyor?" 

"Yeşil olan rahatlamanı sağlıyor. Bir çeşit uyuşturucu ama bedenini zinde tutuyor." Dedi Fiona. Ardından Flora konuştu."Sarı olan ise sana güç verir. Beden dersinde ihtiyacımız olan gücü bu haplardan alırız. Ama çoğu herkes aynı anda atıyor." 

ABDUCTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin