" "Nereye kayboldun tatlım? Kaç saattir sinirliyim haberin var mı? Sana ne kadar ihtiyacım olduğunu bilemezsin. " Derken ben ise cebimdeki suyu içki şişesine döktüm. Arkasını dönmeden tekrar cebime koydum.
"Kaybolmuştum özür dilerim anne. " başımı hafif eğerek özür diledim. Elinde tiz ses çıkartan her zamanki demiri vardı. Tekrardan aynı şeyler olacaktı. Sinirini benden çıkartacaktı.
Umarım saç telini alabilirdim..."
--------------------------------------------
"Neden hala ayakta dikiliyorsun Ell?" Bana dönüp yüzündeki piskopat sırıtışıyla baktı. Dediğini ikiletmeden yapmamı istiyordu ama benim acilen yukarı çıkmam gerekiyordu. Saat çoktan gece 1 olmuştu.
Saat çok geç oldu anne. Ben yatsam daha iyi olmaz mı?" Sesimin normal çıkmasını asla beklemiyordum ki annem de bu duruma şaşırmıştı. Bana tuhaf tuhaf bakışlar atıp histerik bir şekilde güldü.
"Çok komik çocuksun Ell. Nereye gittiysen seni fazlaca tatmin etmiş gibi sorumsuzlaşmışsın hemencecik. Üstünü çıkar ve önüme çök." Tehdit ve emirkar sesiyle titremiştim. Dediğini yapıp üst tarafım çıplak kalacak şekilde çıkartıp önünde diz üstü oturdum. Gelecek darbelere hazırmıydım bilmiyorum ama neler geleceğini az çok tahmin ediyordum. Alışkanlık olduğu için gözlerimi kapatma uğraşına hiç girmedim. Bir an önce ne yapacaksa yapsın bitsin de gideyim istiyorum. Odama da değil. Okula geri dönmek istiyordum. Tuhaf ama gerçek ev gibi hissettiren o yere, ormana geri dönmek istiyorum.
"Bu gün gereğinden fazla sinirliyim tatlım. Bağırmamaya çalış." Dedikten sonra ayağa kalktı ve şöminede ısıttığı demiri eline aldı.
"Derin nefes al." Dediği gibi yapıp derin nefes aldım ve tuttum. Bırakırsam bağırırdım çünkü.
Demir yavaş yavaş vücuduma değerken derimin yanmasını çok fazla hissediyordum. Kalbimin biraz kenarından başlayarak aşağı doğru demiri kaydırıyordu. Çığlık atmamak için dudaklarımı kemiriyordum kanatmıştım hatta. Tırnaklarımı elimi yumruk yapmam yasak olduğundan pantolonuma geçiriyordum. Sanki derime değilde kalbimi yakıyormuşçasına yanıyordu canım. Demiri çektiğinde rahat nefes alamadan sırtıma deydirdi. Fazla sıcak olmayan demir derimden aşağı kaymadıkça annem sinirleniyor ve daha sert bastırıyordu. Demir derimi yüzerken sırtımdan akan sıvıyı hissettim. Sıcak sıvı akıp yere damlıyordu. Bense bu acıya dayanamyıp ufak bir inilti çıkarmışım ağzımdan.
"Ama olmaz ki. Senin ağzının kapalı kalması lazım." Deyip tokat atmaya başladı. Kendimde onu durduracak güç bulamıyordum. Ağzımdan kan gelince elindeki kanı üstüme sürüp tekrar demiri ısıtmaya başladı. Derin ama rahatsız nefesler alıyordum. Sakin kalmalı ve saç telini onlara götürmeliydim.
"Şunu ağzına tıkayalım ki bağırmaların duyulmasın." Tahta kaşığa geçirilmiş çorabı ağzıma tıkadı sonra demiri alıp önüme tekrar geçti.
"Baş harfim silinmeye başlamış. Tazeleyelim orayı." Boynumun kıyafetten gözükmeyen kısmına baş harfini basmıştı ve birde sağ kolumda vardı. Boynuma tekrar sıcak demir değerken dişlerim kırılacakmışcasına sıktım. Canım çok yanıyordu. Şuan tek derdim bunlar olurken aklıma sol kolumdaki damga geldi. Umarım görmezdi.
"Sıra kolunda. Döndür bakalım sağ kolunu." Döndürür döndürmez demiri aynı yerden boydan boya bastırdı. Yine tahtayı ıstırdığım da çenem acmıştı bu seferde. İki yönlü acı çekerken bana gülerek bakan kadına baktım. Mutlu gözüküyordu.
"Bu günlük bu kadar yeter bence birazcıkta yarına eğlence kalsın. Dimi tatlım? Kalkabilirsin." Emri verip geri oturduğunda yavaşça ayağa kalktım. Arkamı dönüp yerdeki kıyafetlerimi almak için için eğilmiştim. Önce elime sonra ise bel boşluğuma kızgın demiri bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABDUCTED
Science Fiction"Son iki gün tatlım..." Diyen cırtlak bir kadın sesi geldi ve telefon kapandı. Neye 2 gün vardı...? Lgbt konulu bir kitaptır. Rahatsız olan ve sevmeyenler uzak dursun.