34. Bölüm

2.2K 108 3
                                    


Nasılsın? Umarım iyisindir. Gecikme için özür dilerim, çok yoğun bir ayın içindeyim ve bu bir süre daha böyle geçecek gibi... Elimden geldiğince bir şeyler yazmaya çalışacağım

Keyifli okumalar🪷

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Bu adamın kalbime zarar olduğunu bildirmek istiyorum!

Benim mal gibi kaldığımı görünce yürek hoplatacak cinsten nefes vererek güldü ve bir adım geriledi. Yüzüme dikkatli bakıp yeniden, "Boynuna kadar kızardın bebeğim ve ben yanaklatını ısırmamak için zor duruyorum." Dedi ve hızla arkasına döndü beni bırakıp.

Kendime gelmek için derin bir nefes alıp kağıdan birazcık uzaklaştım. "Son bir dosyaya bakacağım, sonra gideriz olur mu?" Diye sordu sandalyesine otururken.

Sorun yok mânasında kafamı sallayıp, ikili kumaş koltuğa oturdum ve hem sıcaktan hemde Alparslan yüzünden basınç uygulayan kazağımı bir çırpıda çıkardım. Kısa bir an bana bakıp, kirpiklerini hızlı hızlı kırptı ve ağzının içinde bir şeyler söylendi.

Sırtımı koltuğa yasladığımda, "Senin nasıl geçti günün?" Diye sordum ve telefonuma gelen banka mesajına kısaca göz attım. İnternetten yaptığım, hangisi olduğunu hatırlamıyorum, onun parası yatmıştı.

Hem çok zor bir bölüm hemde tek bir tıkla fazlaca para kazanabildiğim bir bölüm okuyordum. Seviyordum ama bu benim hayalim değildi, ailenim hayaliydi.

"Yorucu," Dedi nefes vererek yüzünü ovaladı elleriyle, "Birkaç gereksizle uğraşmak zorunda kaldık. Sonrası full toplantı." Dedi. Kamburu çıkmıştı ve onu az çok tanıyordum o hep dik dururdu. Ciddi mânâda yorulduğu belliydi.

Yüzünün beyazlığını görünce kaşlarım çatıldı, "Yemek yedin mi sen?" Diye sordum. Ensesini kaşıyıp gözlerini benden kaçırdı, "Atıştırdım bir şeyler." Dedi ama yalan söylediği kabak gibi ortadaydı.

Kafamı iki yana sallarken çantamdan yiyemediğim ikinci sandvicimi çıkardım. "Yirmi dokuz mu yaşındasın dokuz mu yaşındasın belli değil." Dedim ve sandviçi direkt dosyanın üstüne koydum.

Bu seferde o kaşlarını çattı. Bizim alınlarımız çok çabuk kırışacaktı. "Bana diyene bak, sen niye yemedin bunu?" Kollarımı göğsümde başladım, "Yemediğimi nereden çıkardın? O ikinci sandviçim." Dedim.

Sandviçi alıp kenara koydu ve dosyaya geri döndü. Söyleme söylene sandviçi açtım ve, "Hem çalış hem ye. Güçten düşersen polis olamazsın, bunuda ben mi söyleyeyim canım!?" Sol elini tutup, sandviçi zorla elini tutuşturdum. Gevşek gevşek gülerek, "Tamam canım, ne kızıyorsun?" Dedi canım kelimesine vurgu yaparak. Ben ona alık alık bakarken sırıtarak bir ısırık aldı.

Küçük Kızım||TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin