Merhaba 4. Bölüme hoşgeldiniz!!!
Kumsal ve Deniz'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. Hikayemize oy verip destek olursanız çok sevinirim...
🌸🌸🌸"Kalbimin bir köşesinde benden gizli bir bahçe yetişmiş ve sevgi adı verilen periler tarafından her tohum teker teker yeşertilmişti."
Denizle göz göze geldiğimde hızlanan kalbimle birlikte kızarmaya başlamıştım. O tebessüm ederken ben hızla başımı çevirdim ve koşarcasına mutfağa geçtim. Bugün Denizle o kadar çok göz göze gelmiştim ki utançtan ölmek üzereydim. Sonrasında olabildiğince mavi masaya bakmamaya çalışmış hatta yanından geçmemeyi denemiştim. Şimdi ise kapanışa bir saat kalmıştı.
İlayda bir saat önce annesi yemeğe çağırdığı için gitmişti. Elif abla telefonla annesinin tekrar rahatsızlandığını öğrenmişti ve o'da yarım saat önce gitmek zorunda kalmıştı.
Bir tek annem , ben ve Mert abi kalmıştık. Tabi mavi masada oturan Deniz'i saymazsak. Ne zaman baksam oradaydı. Onu her yaz aynı masada aynı lacivert defterle görüyordum. Kışın kafeye fazla gelemiyordum ve o da her gün gelmiyordu fakat yazın bütün gün buradaydı. Aklımda binlerce düşünceyle birlikte günün son bir kaç işi için mutfağa girdim...
Elif abla limonatayı bir gece önceden ve son saatlerde hazırlardı fakat Elif abla erken gidince bu görev bana kalmıştı.
Bir kaç defa onu limonata yaparken izlemiştim fakat hep bir müşteri geliyordu ve ben tam olarak tarifi bir türlü öğrenemiyordum. Ayrıca çok dikkat etmiş olduğum söylenemezdi. Genelde Elif abla'nın yanına sohbet etmeye giderdim.
Buz dolabından çıkardığım limonları yıkadım ve kabuklarını rendeledim. Tek hatırladığım kısım burası olduğu için rendelediğim kabuklarla bir süre bakışmak zorunda kalmıştım. Tam olarak nasıl yapıldığını hatırlayamadığım için anneme sormayı düşünsem de son gelen müşterilerle ilgilendiğini gördüm ve bu fikirden vazgeçtim. Doğaçlama takılmaya karar vermiştim. En kötü ne olabilirdi ki?
Limon kabuklarının içine beş litre su döktüm ve bir demet naneyi doğradım. Şurubu hazırlamaya devam ederken telefonumun çalmasıyla arayan kişiye baktım. Telefonun ekranında Sevim abla yazıyordu. Muhtemelen İlayda kendi telefonunu Sevim abla elinden aldığı için onunkinden beni arıyordu. Daha gideli bir saat olmuşken neden bu kadar ısrarla aradığını merak edip telefonu hızlıca açtım. Kabuğunu rendelediğim limonları sıkarken telefonu boynumla kulağım arasında sıkıştırdım. Telefondan İlayda'nın telaşlı sesi geldiğinde yerimden sıçrayıvermiştim.
"Kumsal!"
"Efendim , bir şey mi oldu?"
"Duydun mu?"
"Simge sabah ağzında bir şeyler geveliyordu ya hani."
Sabırsız bir şekilde cevap verdim.
"Eee, evet ne olmuş?"
"Kızım gerçekten bu kız deli , bir kaç kişinin sırrı kaldı onları da ortaya döküceğim demişti ya."
"İlayda sadede gelip artık ne olduğunu söyler misin?"
Tamam ya anlatıyorum diyerek sitem ettiğinde ofladım.
"Bizim sınıftaki Aslı var ya hani bir sevgilisi vardı gelene geçene hava atıyordu."
Aslı okulun voleybol takımındaydı ve sevgilisi de futbolla ilgileniyordu. Sürekli hava attığı doğruydu ve çocukları olursa onlarında kendileri kadar sportmen olacağını söyleyerek doğmamış çocuklarının spor kariyerleri hakkında konuşurdu. Fazla dengesiz bir insandı. Nasıl o çocuğun kendisini sevdiğine bu kadar emin olabiliyor , güvenebiliyordu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumsal'ın Kalbi
Teen FictionEfsaneler, varlığı belirsiz hikayeler. Siz bir efsanenin hiç gerçek olabileceğini düşündünüz mü? Biz düşündük ve fark etmeden inandık. "Kumsalın Kalbi Efsanesi"gerçekti ve bu bizim efsanemizdi.