"Hava güneşliydi , ruhum ise huzursuz bulutlarla kaplıydı. Sanki yağmur yağacak ve gerçekler gün yüzüne çıkacaktı."
Bin tane düşünceyle uyandığım sabahın ardından her zaman ki gibi hazırlanıp annemle evden çıktım. Bugün hava düne göre gayet iyiydi. Kafeye ulaşana kadar tatlı bir rüzgar bize eşlik ederken deniz oldukça durgundu. Durgun denize bakarken bir kez daha Deniz'e isminin ne kadar yakıştığını düşünüyordum. Dün Denizle konuşmak çok iyi hissettirmişti. Bana sarılışı aklıma geldikçe kalbim heyecanla çarpıyor , yanaklarım ısınıyordu.
Deniz'e kalbimi açmıştım, küçüklüğümü onunla paylaşmıştım , mutllu olmam gerekirdi ama Simge yine tek bir hamlesiyle beni huzursuz etmeyi başarmıştı. Simge'nin tehdidini söylememem Deniz'in defterini korumak için en doğrusuydu ama ondan sır saklamak vicdanımı sızlatıyordu. O benim için bütün hafta kendi masumiyetini bana göstermek için kanıt ararken benim ondan sır saklamam ruhumu yakıyordu.
Bir haftadır Deniz'i görememek duygularımı ve düşüncelerimi birbirine karıştırmış Simge'nin tehditleri bile aklımdan çıkmıştı. Dün Deniz'in yanındayken bir kere olsun Simge aklıma gelmemişti. Dedikodu grubunda Eda elenmeseydi listeyi bile unutmuştum ama Simge bir kez daha hatırlatmayı başarmıştı.
İlayda'ya akışına bırakacağımı söylemiştim ama o gittikten sonra hiç kolay olmadığını ve hiç benlik bir şey olmadığını cümleyi söylememden yarım saat sonra stres içinde odanın içinde sağa sola yürümeye başladığımda anlamıştım. Öyleki dün gece doğru düzgün uyuyamamıştım.
Sıkıntılı bir nefes verdiğimde Simge kâbusundan biran önce kurtulabilmeyi diledim. Vicdanımı sızlamasının sebebi sadece Deniz'e değil , Simge'nin tehditlerini anneme de anlatamamış olmamdı.
Ben annemle her seyimi paylaşır, her konuda ona danışırdım ama şimdi ondan bu sırrı saklamaya çalışıyor, suçluluk duygusu içimi kemirirken yanında hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çabalıyordum. Anneme söylememe sebebim biraz karışıktı. Masum bir fotoğraf yüzünden annemi endişelendirmek istemiyordum. Alt tarafı Denizle yan yana "normal insanlar gibi" oturduğumuz bir fotoğraftı. Konu Simge olmasa kesinlikle abartılacak bir fotoğraf değildi. Ayrıca anneme anlatmak için bile artık fazla geç kalmış hissediyordum. O fotoğrafın paylaşılmasını engelleyemezdik. Annem neden bu kadar paniklediğimi anlayabilir miydi? Deniz'e olan duygularımın farkındaydı fakat ben bu konuda konuşmaya hazır hissetmiyordum.
Annemin bana seslendiğini duymamla panikle bakışlarım ela gözleriyle buluştu. Başta ne dediğini anlayamasam da hızlıca toparlanmaya çalıştım.
''Kumsal İlayda'nın hoparlör fikri aklıma yattı. Müşterilerimizin çoğunluğunu gençler oluşturuyor ve sadece gençler içinde değil , bütün gün kafede duran banada biraz şarkı iyi gelir. Zaten kafemizin ambiyansı renkliyken neden biraz daha renklendirmeyelim ki?''
Gülümsedim , hoparlör fikri benimde hoşuma gitmişti. İlayda annemin fikrini beğendiğini duyunca havalara uçacaktı. Bu şarkılı kafe olayına anlam veremediğim kadar çok hevesliydi.
Kafeye girdiğimizde annem mutfağa geçerken ben ise yine pembe tezgahın arkasındaki tabureye oturdum. Bakışlarım bileğimde bağlı duran bilekliğe her kaydığında yüzümde bir gülümseme beliriyordu. Kalbimde tatlı bir heyecan vardı. Deniz'in kafeye gelmesini hem istiyor hem de çekiniyorum. İlk defa birine geçmiş hakkındaki duygularımı ifade etmiştim. İster istemez tedirgin hissediyordum ama Deniz'e güvenebileceğimi biliyordum. Zaten bu yüzden Deniz'e anlatmış , altı renkli gökkuşağımı onunla paylaşmıştım. Kolumdaki saate baktım ve saymaya başladım.
''60, 59 , 58...''
Ben ilk defa kırgın kalbimi Deniz'e açmıştım.
''49,48,47...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumsal'ın Kalbi
Teen FictionEfsaneler, varlığı belirsiz hikayeler. Siz bir efsanenin hiç gerçek olabileceğini düşündünüz mü? Biz düşündük ve fark etmeden inandık. "Kumsalın Kalbi Efsanesi"gerçekti ve bu bizim efsanemizdi.