Merhaba 10. Bölüme hoşgeldiniz. Hikayemiz devam ediyor fakat okunma sayısına göre oy çok az. Bölümleri olabildiğince düzenli ve sizi bekletmeden yayınlıyorum. Bir bölümü yüklemeden önce bir yanlışlık yapmışmıyım diye defalarca okuyorum. Bu kadar çabalamama rağmen okunma ve oy oranımız çok az. Bu duruma biraz üzülüyorum. Destek olursanız çok sevinirim. İyi okumalar dilerim...
🌸🌸🌸''Aklımla düşünmek basit bir eylemdi ama kalbimle düşünmek düşünürken ona kulak vermek işleri değiştirirdi.''
Üşüyerek gözlerimi açtığımda titriyordum. Penceremden gelen denizin dalga sesleri ve hafif yağmur sesi kulaklarımdaydı. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. İsteksizce yatağımdan kalkıp pencereyi kapattığımda saate bakmak için telefonu elime aldım ve telefonumun kapalı olduğunu fark ettim. Unuttuğum her şey aklıma geldi. Simge , fotoğraf ve 1659 mesaj. Sıkıntılı bir nefes bıraktım.
Dün gece kapattığım telefonu bu günde açmamak da kararlıydım.
Kollarımı birbirine sardım ve pencereden dışarı baktım. Hava bu gün fazla mı kasvetliydi bana mı öyle geliyordu? Güneş bulutların arasında yok olmuş , bulutlar ise hüzünlü bir melodiyle yağmur damlalarını yeryüzüne bırakıyor gibiydi.
Duvardaki saate baktım. Birazdan annemin telefon alarmı çalacaktı. Genelde annem benden yarım saat erken kalkar ve hazırlanırdı , yarım saat sonra ise kendisi kahve içerken beni uyandırırdı.
Camı kapatmama rağmen hala neden üşüdüğümü sorguluyordum. Yatağa oturduğumda yatak çarşafının bile bana fazla soğuk geldiğini fark ettim. Sanırım biraz ateşim vardı. Kendimi iyi hissetmiyordum , üstelik korkuyordum.
Yanı başımdaki komodinde duran telefondan korkuyordum. Biliyordum aptalcaydı korkmam ama "Okul Dedikoduları" adlı dedikodu kazanında neler olduğunu bilmiyordum. Bire bin katan bir grup Simgeden bile daha tehlikeliydi. Bu durum beni daha da çok endişelendiriyordu.
Denizle benim kayalarda oturduğumuz sırada çekilen fotoğrafa kim bilir kaç tane senaryo yazacaklardı.
En kötüsü de Deniz'in de o grupta olmasıydı. Orada çıkacak olan sevgili dedikodularından sonra ben onun suratına nasıl bakacaktım? Utançtan ölürdüm. Yutkunduğum sırada ağrıyan boğazımla bu gün kafeye gitmemekte kararlıydım.
Aslında 1 sene bu evden çıkmasam yeriydi. Ben bu dedikodulardan sonra Denize ne diyecektim? Utançla yatakta kıvrılıp yastığı başımın üzerine bıraktım. Sıkkın bir nefes verdim. Gözlerimi kapadığımda hala çok üşüyordum...
"Kumsal kızım , bugün uyanacak mısın?!"
Annemin bağırışıyla uyanmıştım. Gözümü kapadığımda tekrar uyuya kalmış olduğumu uykulu gözlerimi açtığımda yeni fark ediyordum ve sanırım annemin onuncu seslenişinde uyanmıştım. Bardak seslerinden annemin mutfakta olduğunu anlaşılıyordu.
Dağılmış ve önüme düşen kumral saç tutamlarımı önümden çekerken uykulu gözlerle odamdan çıktım. Odadan çıkarken kollarımı birbirine iyice sardım. Annem mutfakta her zaman ki gibi sabah kahvesini içiyordu. Uykulu bir sesle konuşmaya başladım.
"Anne ben bu gün kafeye gelmesem."
Hafif çatılan kaşlar eşliğinde sordu.
"Neden gelmiyormuşsun?",
Konuşmak için yutkunurken yüzümü buruşturdum.
"Boğazım ağrıyor ve üşüyorum."
Cidden çok üşüyordum. Neredeyse konuşurken dişlerim titriyordu. Bir çocuk gibi muamele görmemek için olabildiğince belli etmemeye çalışıyordum fakat tabi ki annem anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumsal'ın Kalbi
Teen FictionEfsaneler, varlığı belirsiz hikayeler. Siz bir efsanenin hiç gerçek olabileceğini düşündünüz mü? Biz düşündük ve fark etmeden inandık. "Kumsalın Kalbi Efsanesi"gerçekti ve bu bizim efsanemizdi.