Merhaba , yeni bölüme hoşgeldiniz:) Yaz dizisi tadındaki hikayemiz 9. Bölümüyle devam ediyor. Hepinize iyi okumalar dilerim. Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim ;)
🌸🌸🌸"O kadar çok şeyi yok saymaya çalışıyordum ki bende onların arasında yok oluyormuş gibi hissediyordum. Belkide gerçekten yok olmak istiyordum.''
''Liste sırası mı?"
Bu İlayda'nın dün bahsettiği liste olmalıydı. İlayda listede ben ve 4 kişi kaldığını söylemişti. Dün kafeye gelen Simge yine listesinden bahsetmiş , sırlarımı bulacağını yüzüme söylemişti. İlaydayla bu liste konusunda konuşmak istemiştim fakat annesi yemeğe çağıtdığı için gitmesi gerekmişti ve bu yüzden dün bu konuyu İlaydaya hiç açamamıştım. Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyordu? Belki daha yüzlerce kişi o listedeydi. Yani en azından öyle ummak istiyordum. Galiba kendimi kandırmamalıydım. Bugün İlayda geldiği zaman şu liste konusunda daha fazla bilgi edinmem gerektiğini anlamıştım.
Neyse ki mutfağa girdiğimde Mert abiyi yine mutfakta buldum. Bir müşteriye portakal suyu dolduruyordu. Yanına gidip tezgaha yaslandım.
"Mert abi sana borçlandığımı biliyorum ama o kızlara bir kez daha benim yerime bakamaz mısın?"
" Artık borcun 2'ye çıktı , unutma."
Kıkırdadım. Bilmiyordu ki böyle giderse Simge yüzünden Mert abiye 50 kere daha borçlanacaktım.
Mert abi mutfağın kapısından çıkmadan önce portakal suyunun sahibinin hangi masada olduğunu sordum. Sırıtarak bana döndüğünde o söylemeden kime ait olduğunu anlamış oldum. Gerçekten neden neden! Yağmurdan kaçıp doluya yakalanmak gibi bir şeydi bu ve çok sinir bozucuydu.
Mutfaktan elimde portakal suyuyla çıktığımda kalbim hızlanmıştı. Bakışlarım mavi masaya döndüğünde orada olmadığını fark ettim. Dün de biraz erken gitmişti ama şuan dün ki gittiği saatten çok daha erkendi.
Neden gitmişti ki? Moralim bozulmuştu. Bozulmamalıydı. Sanırım duygularımla anlaşamadığımı kabul etmeliydim. Simge yüzünden mi gitmişti acaba? Yoksa benim yüzümden mi? Ama ben bir şey yapmamıştım ki. Off , yine fazla düşünmeye başlamıştım. Sıkkın bir nefes verip mutfağa geri döndüm. Somurtarak portakal suyunu tezgaha bıraktığımda cebimden telefonumu çıkardım.
Tam İlaydayı arayacakken Sevim ablanın telefonunu hala vermediğini hatırladım ve Sevim ablayı aramak zorunda kaldım. İkinci çalışta telefonu açan Sevim abla kızı kadar enerjik bir sesle konuşmaya başladı.
"Merhaba Kumsal , nasılsın?"
"İyiyim Sevim abla , Sen nasılsın?"
"Ne olsun işte yeni kurslara kayıt yaptırdım. Birazdan online derslerim başlayacak."
Sevim abla kesinlikle eğitim aşığıydı. Bir orta okulda rehber öğretmenlik yaptığı gibi yazları psikoloji eğitimleri almaya devam ediyordu.
"O zaman sana iyi dersler Sevim abla."
Kıkırdadım. Bunu bize diyen genelde annem ve Sevim abla olurdu. Neyi soracağımı hatırlamamla konuşmaya devam ettim.
"Sevim abla , İlaydayı kafeye çağıracaktım da ona söyler misin?"
"Zaten o sana mutlu haberi vermek için çoktan evden çıktı."
"Ne mutlu haberi?"
Sevim abla gülüyordu.
"Telefonunu geri verdim. Evden çıkarken neredeyse zil takıp oynayacak durumdaydı. Muhtemelen yanına koşarak geliyor. Bu yüzden olayın devamını İlayda'dan dinlersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumsal'ın Kalbi
Teen FictionEfsaneler, varlığı belirsiz hikayeler. Siz bir efsanenin hiç gerçek olabileceğini düşündünüz mü? Biz düşündük ve fark etmeden inandık. "Kumsalın Kalbi Efsanesi"gerçekti ve bu bizim efsanemizdi.