4

152 4 0
                                    

+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
(NOT: BÖLÜMÜN TÜRKÇE YAZILI HALİ AŞAĞIDA)
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

We got up from the table and went inside to choose dessert. As I was walking behind Bora in a bad mood, I collided with a man. I was about to lose my balance and fall when the man grabbed me around the waist with incredible reflex and pulled me towards him. I touched his chest where his heart was located with my right hand. Although it was a shirt, I could feel the warmth of his skin very easily. I seemed to be locked in his amber eyes. His shaped dark brown eyebrows, his kohl-rimmed eyes without a single wrinkle around them even though he was middle-aged, his slightly arched yet shaped nose. I couldn't take myself away from her proportionate and shaped lips, her slightly triangular and long enough chin, the Adam's bone in her neck, her snow-white skin, her carefully cut dark brown hair with a blow-dry. The perfume she used seemed to intoxicate me. Her voice sounded like the most beautiful voice I had ever heard in the world.

When my body started to move away from his body, I don't know why, but I felt like I didn't want to move away from him. He came close to my face and looked into my eyes as if to make sure I was okay. I don't know how long he called out to me, but the moment he said, "If you don't feel well, I can take you to the hospital," I came out of that hypnosis. My throat was dry. It was as if I had swallowed my voice. I nodded my head in a panic as if I was fine for fear that he would find out about my illness. When Bora turned around, he was trying to understand what had happened.

"We collided with the gentleman. But I'm fine. Let's choose dessert."

Knowing that Bora was going to make a ridiculous big deal out of it, I had to walk away from the man I didn't want to leave. When we got to the kiosk, Bora seemed to be glued to the glass of the kiosk. I was looking around to see where he was going and he was pointing at the desserts, fingering the display case like a child. I was more interested in where he was going than the sweets.

"Su, you like chocolate desserts. How about this cake?"

+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
TÜRKÇE BÖLÜM
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Masadan kalkıp tatlı seçmek için içeriye girdik. Bora'nın arkasından keyifsiz keyifsiz yürürken bir adamla çarpıştım. Dengemi kaybedip düşüyordum ki, adam inanılmaz refleksle belimden kavrayarak kendine doğru çekti. Sağ elimle kalbinin bulunduğu bölgeye göğsüne dokundum. Gömlek olmasına rağmen derisinin sıcaklığını çok rahat hissede biliyordum. Kehribar rengi gözlerine kitlenmiş gibiydim. Biçimli koyu kahverengi kaşları, orta yaşlarında olsa da çevresinde bir tane kırışıklığı olmayan sürmeli gözleri, çok hafif kemerli ama bir o kadar şekilli burnu. Orantılı ve bir o kadar şekilli dudakları, hafif üçken ve yeterince uzun çenesi, boynunda ki adem kemiği, bembeyaz teni, fönlü özenli kesilmiş koyu kahve rengi saçlarından kendimi alamadım. Kullandığı parfümü sanki beni sarhoş etmiş gibiydi. Sesi dünyada duyduğum en güzel ses gibiydi.

Bedenim bedeninden uzaklaşmaya başladığında neden bilmiyorum ama ondan uzaklaşmak istemiyor gibi hissediyordum. İyi olduğumu emin olmak istercesine yüzüme yaklaşıp gözlerimin içine baktı. Bana ne kadar seslendi bilmiyorum ama "Kendinizi iyi hissetmiyorsanız hastaneye götürebilirim" dediği an o hipnozdan çıktım. Boğazım kurudu. Sesimi yutmuş gibiydim. Hastalığımı öğrenecek korkusuyla bir panikle iyim anlamında başımı salladım. Bora arkasına döndüğünde ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Beyefendiye çarpıştık da. Ama iyim. Hadi tatlıyı seçelim."

Bora'nın olayı saçma sapan şekilde büyüteceğini bildiğimden, yanından ayrılmak istemediğim adamın yanından uzaklaşmak zorunda kaldım. Büfeye geldiğimizde Bora büfenin camına yapışmış gibiydi. Ben ise adamın nereye gittiğini görmek için etrafa bakınıyordum. Bir çocuk edasıyla vitrini parmaklayarak tatlıları gösteriyordu. Ben ise tatlılardan yerine daha çok adamın nereye gittiğinle ilgileniyordum.

"Su sen çikolatalı tatlıları seversin. Bu pasta nasıl?"

SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin