Buse önündeki kolilere eşyalarını koyarken eski günleri hatırlıyordu. Kim derdi ki ilk can acısı sonrası kendisini kapatmışken, bir adamın gelip elinden tutacağını. Gerçi Seda, can arkadaşı hep diyordu ama Buse o kadar kırılmıştı ki inanmıyordu. İnanmak istemiyordu. Şimdi ise yok artık dediği adamla evleniyordu ve yepyeni bir hayata yelken açıyordu. Sessizce oturduğu yerden kalktı ve mutfağa doğru ilerledi, kahvesini hazırlamaya başladı. Saner ile ilk karşılaşmaları aklına gelmişti.
'İlk aşkım' dediği adam Cankat'tan acı bir şekilde ayrılmıştı. Kendini acısı ile o kadar kapatmıştı ki etrafının farkında bile değildi. Ta ki kendini biraz toplayıp çevresi ile ilgilenmeye başlayana kadar... Aradan bir yıla yakın zaman geçmiş, üniversite üçüncü sınıfa gelmiş, hayatından bu zaman zarfında tüm erkekleri uzak tutmuştu. Herkesten de "Nasılsa ben sana yetemeyeceğim," diyerek kaçmıştı...
Ama bir kişi kaçmasına izin vermemişti.
O kişi de Saner'di.
Buse'nin hayatında sanki o aralar herkes sözleşmiş gibi üstüne üstüne geliyordu. Ve en son bomba kişiyse Saner'di. Buse bölümde üçüncü yılı olması ile de herkesle kaynaşmış durumdaydı, ha bir de son dokuz aydır hayatında olmayan Cankat sayesinde. Bir gün okullarının kantininde oturmuş o kalabalık grupları ile sohbet edip her zamanki kahkahalarını atarken, o badem gibi gözleri ile dikkatlice onlara bakarken görmüştü onu... Buse ses çıkarmamış, kafasını çevirmişti ama daha sonra tekrar baktığında -ki nedensizce bakmak istiyordu- o bakışlarla yine göz göze gelmişti. Buse dayanamamış en yakın arkadaşı Seda'ya dönüp "Seduş kim bu çocuk yahu? Bizim bölümde mi?" diye sormuştu.
"Hangisi... Şu kirli sakallı olan mı?"
Buse biraz da merakla sordu: "Evet o... Kim o?"
Seda yeniden uzaktaki adama bakarak "Hee ooo yahu adı neydi, dur çok komik bir çocuk, benim İtalyanca sınıfımda, Murat Murat! Adı Murat, bizim bölümde üst dönem, ama çok görmüyorum okulda ben onu. Ne oldu?" dedi.
"Ya sabahtan beri göz göze geliyoruz da... O yüzden sordum."
Seda kıkırdayarak, "Hımm hadi bakalım..." diye cevap verdi.
Seda, can arkadaşı Buse'nin hayata geri dönüş yolunda olduğunu hissetmiş, çok sevinmişti. Onun bu halleri içini acıtıyordu resmen. Hep gülen neşeli kızın gözlerinde hep bir hüzün, her an akmaya hazır bir damla yaş duruyordu ve artık zamanı gelmişti bu hüznü silmenin.
"Yok Seda'm bakma bakma..."
Saner'le ilgili ilk sohbetleri bu olmuştu daha sonra Buse de Seda da unutmuş, hayatın akışına bırakmışlardı kendilerini. Tam bir hafta sonra koridorda yürürken Seda "Buse bak kim geliyor?" demiş, kafasını kaldırması ile yine o gözlerle karşılaşmıştı. Zaten bundan sonrası karmakarışık geçmişti. Tam bir ay sonra çocuğun adının Murat değil Saner olduğunu öğrenmiş, kendi aralarında dalga konusu olmuştu. Hatta çocukla iki derslerinin ortak olduğunu fark ettiklerinde kendilerine şaşmışlardı.
*
Bir gün bölüm kafelerinde oturup yine günün dedikodusunu yapmaya dalmışken "Kızım biz ne bakar körmüşüz, adam resmen hayatımızın içindeymiş. Hâle bak tüm arkadaşlarımızla arkadaş, yahu ve biz ismini bile bilmiyorduk..." dedi Seda.
Buse umursamaz tavırla karşılık verdi. "Aman Seduş ne bileceksin, adamı mı takip ediyordun ki? O belli etti bize kendini... Neyse, hâlâ öyle bakmıyor mu, bir gün gidip 'Ne oldu, bir şey mi soracaktın?!' diyeceğim görecek gününü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buselik
RomanceMerhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığı ile siz okurlarla kitap halinde buluştu. baskılarımızı kısa zaman da tüketen tüm okurlarımıza bura...