Kaan'ın salona gelmesi ile oluşan sessizlik yine Kaan ile bozuldu. Babasının boynuna sarılmış öperken görmüştü kendilerine doğru paytak paytak yürümeye çalışan Nas'ı."Aa baba baksana çok güzel değil mi?" diye içten sorusuyla büyükler gülmeye başladı. Hayranlıkla Nas'a bakıp hemen babasının kucağından Nas'a doğru koştu. "Ama çok küçük değil mi baba?"
Berke oğlunu hasretle izlerken "Evet Kaancım çok küçük, o yüzden canını acıtacak şeyler yapmamalısın. Mesela biraz önceki gibi ona doğru hızlıca koşmamalısın."
Kaan yavaşlayarak Nas'ın yanına gidince çekinerek küçük kızın elini tuttu. "Off tamam yaa... Baba, adı ne?"
Berke "Nasperver." derken elleri ceplerinde gülümseyerek iki küçük çocuğu izliyordu.
Merakla babasına baktı "O ne demek ki?" bu farklı isim ilgisini çekmişti.
"Bilmem, annesine sor bakalım."
Kaan salonda onları ayakta izleyen Buse'ye doğru gitti onun yüzünü sanki daha rahat görebilmek için kafasını yukarı doğru kaldırarak elini selamlaşmak için uzattı. "Merhaba, ben Kaan... Sen onun annesi misin?"
Buse Kaan'ın boyuna gelmek için çömeldi, aynı hizzaye geldiklerinde konuşmaya başladı "Evet Kaancım, adım Buse... Memnun oldum seninle tanıştığıma," dedi.
Kaan büüymüş de küçülmüş bir adam gibi "Ben de Buse... Ya sen de çok güzelsin," derken genç kadının saçlarına uzanmıştı
Buse dudaklarından çıkan kıkırtıya engel olmadı. Küçüğün kalbini de kırmak, onunla dalga geçer gibi gözükmek istemiyordu. Dudağını dişleyerek "Teşekkürler, sen de çok yakışıklısın Kaancım," dedi.
Kaan kendine güveli bir şekilde güldü "Biliyorum, kreşteki kızlar da bana âşık zaten," demesi ile salondaki herkes gülmeye başladı. "Niye gülüyorsunuz yaa... Doğruyu söylüyorum," diye bozulsa da hemen konuyu çevirdi "Nazperver ne demek Buse?"
"Canım Nazperver değil Nasperver. İnsansever, korur demek."
Kaan aldığı cevaptan tatmin olarka "Çokk güzelmiş değil mi baba?" diye yine koşarak babasına gitti ve bacaklarına dolandı.
Berke ise oğlunun saçlarını karıştırarak güldü. "Evet oğlum," derken kucağına aldı Kaan'ı ve "Hadi yemeğe geçelim, acıkmadınız mı yaa... Biz öğlen dalmışız bir şey yemedik vallahi," diyerek annesine doğru döndü.
Asuman Hanım öğlen de yemek yemediklerini öğrenince kızgınlıkla oğluna baktı. "Gerçekten mi oğlum, çok ayıp Buse Hanım'ı da mı aç bıraktın?"
"Yok, Asuman Hanım ben acıkmamıştım bile fark etmedim işe dalınca," diye Buse araya girdi ama Asuman Hanım hala cıklayarak kızgınlıkla Berke'ye bakıyordu.
"Neyse şimdi bol bol yersin yemeklerimizden." Asuman Hanım oğluna tekrar sinirli bir bakış atmış "Nasıl unutursun?" diye dişlerinin arasından söylenirken yemek salonuna doğru ilerledi.
Berke ise kafasını sallayarak isyan ederken Buse ve Nermin Hanım gülmseyerek baktılar. "Tipik anne tepkisi, Berke Bey. Bizim evde her gün olan bir durum," derken Nermin Hanım da anne sevgisiyle Berke'nin sırtına yavaşça vurdu. "Hadi geçelim, kızmasın Asuman Hanım" diyerek ilerledi.
Herkesin sofraya oturması ile yemek faslı başladı, Kaan Nas'tan ayrı oturmak istemediği için Buse'nin yanına oturmakta diretmişti ve başarmışdı da. Buse kucağındaki kızına yemek yedirirken bir yandan da yanındaki Kaan'a yemeği için yardım ediyordu. Asuman Hanım ne kadar "Kızım sen yiyemedin yemeğini Kaan'ı bırak," dese de Buse halinden memnun olduğunu belirtti. Kendisinin masadakiler tarafından izlendiğini bilmeden yemek boyunca çocuklarla ilgilendi. Yemek sonunda ise tatlıları kahve ile almak için misafir odasına geçtiklerinde içeri şen kahkahası ile gelen genç kız sohbeti bölmüştü bu sefer. Kaan kahkahaları kendisinden önce gelen halasına "Halaaa bakk Nas çok güzel değil mi?" diye bağırarak koşarken yine salonu bir gülme sesi doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buselik
RomanceMerhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığı ile siz okurlarla kitap halinde buluştu. baskılarımızı kısa zaman da tüketen tüm okurlarımıza bura...