"Fırat hadi sen ikna edersin, valla bak bu sefer beni de dinlemiyor, yok eve gidip yatacağım, diyor inat etti resmen." Zeynep yalvaran sesiyle Fırat'tı ikna etmeye çalışıyordu.
Fırat Zeynep'in bu pank ve aceleci hallerine bayılıyordu, keyifle "Tamam, ya sen ne kadar paniksin ben daha Saner'le konuşmadım ki..." diye karşılık verdi.
Zeynep heyecanla karşılık verdi. "Tamam, konuş hemen bana haber ver. Hadi kapamam lazım veda partisine geç kalacağım. Haber bekliyorum bak öptüm."
Buse masasında kalan son eşyalarını topladı. Devrettiği dosyalara etiketleri yapıştırdı. Doktorunun da uyarısı ile son altı hafta kala artık raporunu almıştı. Bundan sonra evde doğumu bekleyecek, bebeği, minik kızına hazırlık yapacaktı. Masasındaki işini bitirince kafasını kaldırdı ve bomboş bir ofis gördü. Ofisin bir anda sessizleşmesinden bir gariplik olduğunu anladı ve o anda telefonu çaldı. Satış Müdürü Buse'yi toplantı odasına çağırdı. İyice ağırlaşan vücudunu yavaşça kaldırdı, minik adımlarla toplantı odasına gitti. Toplantı odasına gidip kapıyı açması ile gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Buse'ye veda partisi düzenlemişlerdi. Tüm çalışma arkadaşları, ofistekiler, servis elemanları, mutfak ekibi herkes oradaydı. Sanki hissediyorlardı bu gidiş Buse'nin temelli gidişi olacaktı, bir daha dönmeyecekti İstanbul'daki işine, çok sevdiği ofisine...
Herkesle vedalaştı, minik bebeği, perisi için hediyeleri kabul etti. O minicik pembe patikler, tulumlar, oyuncaklar hepsi o kadar güzeldi ki. Bebeğin ilk hediyesini babası Ankara'dan yollamıştı cinsiyetini öğrendiği zaman. "Aman kızım, meleğim olacakmış ona doğru yolu göstermek lazım," demiş üzerinde Yavru Kartal yazılı minicik Beşiktaş tulumunu yollamıştı. Buse ilk o zaman içi acıyarak ağlamıştı bulunduğu duruma...
Şimdi de yine tek başına burada iş arkadaşlarının tebrik ve hediyelerini kabul ediyordu. Herkesle tek tek konuşup, iyi dileklerini almıştı. Parti bittiğinde artık gitme vakti gelmişti. Ofisten çantasını alacak ve bir daha ne zaman döneceği belli olmayan veda edecekti. Zeynep akşam hep beraber yemeğe gitmekte ısrar ediyordu fakat Buse ise sadece eve gidip yatmak istiyordu.
Arkadaşı "Kutlama yapmamız lazım!" dediğinde "Aman Zeynep neyin kutlaması, doğum olana kadar evdeyim. Hiç olmazsa işte kafamı dağıtıyor düşünmüyordum. Şimdi ne yapacağım ben?" diyerek söylenmişti.
Zeynep Buse'yi ikna edemeyince Fırat'ı arayıp Sanerle konuşmasını istemişti. Fırat'ta sevgilisini kıramayıp Saner ile konuşmuş "Tamam benim akşama planım yoktu, gidelim yemeğe," diye geri dönüş yapmıştı. Zeynep Saner'in bu cevabından güç almış Buse'yi arayıp ikna etmişti. Partiden sonra işten beraber çıkan Zeynep ve Buse sözleştikleri restorana doğru hareket ettiler.
Buse yol boyunca yanan midesinden şikâyetçi olmuştu "Off Zeynep, midem feci yanıyor keşke o son turşuyu yemeseydim," deyip durmuştu. Restorana geldiklerinde Fırat'ı tek başına otururken bulmuşlardı. Fırat, Buse'nin suratından ters giden bir şeyler olduğunu anlayıp hemen ayağa kalktı ve merakla Buse'ye döndü.
"Buse iyi misin? Suratın niye böyle beyaz?"
"Ay Fırat dur bir oturayım. Midem çok yanıyor." derken boncuk boncuk da terlemeye başlamıştı.
Fırat Buse'yi öyle görünce doğal olarak panikledi, masada duran şişeden bir bardak su doldurup, içmesine yardımcı olurken "Dur şurada eczane vardı, ben sana bir mide ilacı alayım da oluyor mu böyle hep?" diye soran gözlerle Zeynep'e bakıyordu.
"Yok, Fıratcım yaa, Buse Hanım bugün o kadar uyarılarımıza rağmen turşu yedi, doktor da uyardı kendisini ama... Şimdi de böyle işte." Derken Zeynep Fırat'ı sakinleştirmeye bir yandan da Buse'ye bakmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buselik
RomanceMerhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığı ile siz okurlarla kitap halinde buluştu. baskılarımızı kısa zaman da tüketen tüm okurlarımıza bura...