Bölüm 24

190 38 5
                                    


Zaman çok hızlı ilerliyordu. Buse İstanbul'dayken zaman ilerlesin, bu geceler sabaha kavuşsun diye dua ediyordu. Şimdi ise "Allahım şu günleri uzat yetişemiyorum," diye isyandaydı. Taşındıktan sonra ailesi çok vakit kaybetmeden Göcek'e taşınmıştı. Annesi ve babası yeni evine, yeni yaşayacağı yere bayılmışlardı. Sanki Nas da burada daha büyümüş daha gelişmişti. Geldiklerinden beri hiç hastalanmamıştı da... Berke, sahil kenarında beğendikleri evi Melek Hanım ve Arif Bey için tadilata başlatmı, Buse'nin ailesi ile de kaynaşmışlar, iki aile birbirlerini çok sevmişlerdi. Berke ilk başlarda Arif Bey'in ağır baba görüntüsü ile çekingen davransa da tanıdıkça ne kadar yufka yürekli, sıcak, neşeli bir adam olduğunu anlamıştı.

Buse ve ailesine taşınma, yerleşme ve çevreye alışma sırasında hiç kuşkusuz ki Asuman Hanım ve Beril çok yardımcı olmuştu ... Buse'nin kardeşi Tolga gelip yeni evlerini, yeni çevrelerini görünce daha bir rahatlamıştı "Ablam seni gönül rahatlığı ile bırakıp gidebilirim artık, gerçekten kendine dünya üzerinde cennet yaratmışsın," diyerek vedalaşmış, Ankara'ya işlerin başına dönmüştü.

Daldığı düşüncelerden ve uzun süredir oturduğu koltuktan yavaşça kalktı Buse, ofisinin camından dışarıda koşuşturan yeni elamanlarını izledi. Departmanlarına göre bir aylık genel eğitimden geçecekler ve sonunda girecekleri test ile eleman seçimleri belirleyecekti. Buse en çok sıkıntıyı müdürler ve ofis çalışanları kadrosunu oluştururken yaşamıştı. Alt kadrolar için Berke'ye verdiği söz üzerine genelde Göcek halkının yerlisi ve çevre ilçelerde yaşayan insanları seçmişlerdi. Berke bu otel ile yaşadığı yere iş imkânı sunmayı amaçlamış, birçok gencin boş boş kahve köşelerinde oturmasındansa burada çalışmalarını istediğini belirtmişti.

Buse ve Berke Geçen iki ay boyunca neredeyse her gün birlikte çalışmıştı. Mesai saatinin bitmesine rağmen otelde kalmışlar, yeri gelmiş muhasebe ile ilgilenmişler, yeri gelmiş insan kaynaklarına destek olmuşlardı... Bu yoğun zamanlarında annesi ve babasının burada olması ilaç gibi gelmişti Buse'ye. Zeyno ve Nas beklediğinden çabuk birbirine alışmıştı. Zeyno yeri geliyor Buse'nin bile unuttuğu işlerine koşuyor, Nas ile de çok titiz bir şekilde ilgileniyordu. Zeno ile yollarının kesişmesine sağlana Berke'ye içinden bir kez daha minnet duydu.

Genç adam omzunu kapıya yaslamış, sessizce cam kenarında düşüncelere dalmış genç kadını izliyordu. Birkaç dakika sonra toparlandı, dalıp gittiği silüetten kendisini aldı ve sesine neşe katarak konuşmaya başladı.

"Hadi Buse yemeğe gidelim, acayip acıktım saat kaç olmuş. Hem ne yapıyorsun sen öyle cam kenarında?"

"Ay Berke Bey korktum!" Buse, Berke'nin sesi ile yerinden sıçradı ve an ne kadar daldığını fark etti...

Berke yavaş adımlarla odanın ortasına kadar geldi. "Özür dilerim korkutmak istememiştim seni."

Buse mahcupça gülümseyerek saçını düzeltti. "Önemli değil, zaten sizin de bir suçunuz yok ben dalmışım," diye karşılık verdi.

"İşlere bu kadar kaptırma diye söylüyorum sana," Yüzüne o masum gülümsemesini takarak yaklaştı Buse'ye elini uzatıp "Hadi ama cidden çok acıktım, bir şeyler yiyelim."

Buse bir karşındaki adama baktı bir de uzattığı ele, bu dost eli ne çok uzanmıştı son zamanlarda ona. Gülümseyerek bir adım attı Berke'ye doğru "Tamam gidelim ben de acıktım, ama bu sefer yemekler benden, itiraz istemem patron!" derken Berke'nin yanından hızlıca geçerek masasına doğru ilerledi. Buse'nin hemen yakınından rüzgârını bırakarak geçti ve ardında bıraktığı kokusu ile Berke öylece kalakaldı. Geceler boyunca uykusundan uyandıran, her gittiği yerde burnuna gelen koku buydu. Kaç kere etrafına "Burası çiçek gibi ne kokuyor?" diye sormuş, herkesin şaşkın bakışları ile karşılaşmıştı. Bunun farkındalığıla kendini toparladı ve masadan çantasını alan Buse ile otelden çıktılar.

BuselikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin