Burnuna gelen yoğun parfüm kokusu ile açtı gözlerini genç adam, kafasını kaldırması ile aynı şiddet ile başını geri yastığa bıraktı. Öyle bir ağrı vardı ki beynine doğru, gün ışığını görmesi ile sanki baskı daha da fazlalaşıyordu. Kısa bir iç çekti, ne olmuştu da bu hale gelmişti demeye kalmadan o ağır parfüm kokusu gittikçe yaklaştı. Baş ağrısı ile inlerken, koku ile midesi iyice ayaklandı. Gözlerini araladığında ilk önce nerede olduğunu anlamadı ama işittiği ses ile kendine geldi.
"Sanerr... Bay Yakışıklı, hadi ama daha ne kadar uyuyacaksın?"
İşte kendine yenilmişti, hem de karısı ve kızının gittiği daha ilk günden. Yanında onu uyandırmaya çalışan şuh sesli, kadınlığı ile onu etkilemeye çalışan kadına yenilmişti.
Dün Buse ile son defa karşılıklı yemek yemişler, kızları ile oynamışlardı. Gidiyordu Buse arkasında eski hayatını, mutsuzluğunu bırakıp gidiyordu. Kızı ile yeni başlangıçlara gidiyordu. Buse ve Nas'ın yanından ayrıldıktan sonra kendini o eski müdavimi olduğu barların birine atmıştı. "İçerek unutmak" teorisini kanıtlamak istercesine içmeye başlamıştı ki o sırada yanına gelen Melis'i görmüştü. Melis Ankara'da üniversite yıllarında arada takıldığı kızlardan biriydi. Havadan sudan sohbetin sonunda geçmişten bahsetmişler, Melis'in de istekli ve kışkırtıcı davranışları ile kendilerini yatakta bulmuşlardı. Saner zorlayarak kaldırdı kafasını, gömleğini Melis'in üzerinde görmesi ile bir anda kükremesi bir oldu.
"Sen... Sen ne yaptığını sanıyorsun? Nasıl giyersin o gömleği?"
Genç kadın tüm şuhluğuyla "Saner iyi misin? Ne olacak alt tarafı bir gömlek..." diye cevap verdi.
Genç adam sinirle yattığı yerden kalktı. "Alt tarafı bir gömlek falan değil. Şimdi izin verirsen banyoya girmek istiyorum. Sen de üzerini değiştirip gidersen çok sevinirim."
"Saner asıl sana ne oluyor? Dün gece gitmemi hiç istemiyordun, halinden çok memnundun."
Saner banyo kapısından arkasını döndü ve sinirle baktı. "Melis zorlama beni, dün geceki halimi biliyordun. Neyse şimdi izin verirsen banyoya gireceğim."
Kendini banyoya zor atmıştı o sinirle, hangi cesaret ile o gömleği giyerdi o bedenine... O gömlek Buse'den ona kalan nadir eşyalardan biriydi. "Evlendikten sonra bana aldığı ilk hediye o," dedi kendi kendine. Üzerine giyip gelmişti, "Nasıl beğendin mi aşkım?" diye önübde salınmış, defile yapmıştı "Rengine bayıldım. Mavi... Okyanus mavisi. Sana aldım," derken kucağına oturmuştu kocasının. "Belki yakından bakmak istersin?" diyerek. Şimdi nasıl olur da bu kadın onun en değerlisini bedenine giyerdi. Suyun etkisi ile de iyice açılmış, yaptığına bin pişman bildiği tüm küfürleri saymıştı kendine.
*
Telefonu kapatıp temiz havayı içine çekti, biraz daha rahatlaması kafasını toplaması gerekiyordu. Arabada ona merak ve korku ile bakan Buse'ye ne diyeceğini düşündü.Berke kendi kendine mırıldandı "Benim hasta düşünceli eski karım seni metresim olarak mı görüyor," Buse yeni hayatına tek başına tutunmaya çalışan genç bir kadındı sadece. Aklına bile gelmezdi Nalan'ın örümcek beyinli kafasından geçenler... "Ne kadar masum ne kadar iyi diye düşündü" Berke. Buse'yi ve Nas'ı arabada daha fazla bekletmemek için hareketlendi, kapıyı açması ile Buse'nin endişeli bakışları ile karşılaşması bir oldu. O an elinde olsa Nalan'ı oracıkta öldürebilirdi, ona yaşattıkları yetmiyormuş gibi hâlâ canını acıtmak için uğraşıyordu. Kontağı çevirmeden önce Buse'ye döndü.
"Özür dilerim," diyebildi.
Genç kadın da endişeyle "Hayır, özür dileyecek bir şey yok. Siz iyi misiniz?" derken aynadan Berke'nin yüzüne bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buselik
RomanceMerhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığı ile siz okurlarla kitap halinde buluştu. baskılarımızı kısa zaman da tüketen tüm okurlarımıza bura...