Bölüm 5

281 39 0
                                    

Beşinci Bölüm

Şimdiki zaman günleri

Buse elinde kahve kupası, etrafında koliler evin ortasında otururken Saner gelmişti. Sevdiği kadını dalmış gitmiş bulunca şaşırsa da belli etmemeye çalıştı.
"Buse, hayatım N'oldu niye dalmış öyle oturuyorsun? Bir şeyler mi canını sıktı yoksa yine annem mi?"

Buse olduğu yerde kıpırdanarak şimdiki zamana geri dönmeye çalıştı. "Saner... Aşkım sen ne zaman geldin, nasıl içeri girdin?"

"Ee kapıyı çaldım çaldım açan olmadı. Koli getirmiştim sana, bari bırakayım dedim anahtarımla açtım. Nerelere gittin sen bakayım yine pamuğum..."

Buse öyle yerlere gitmişti ki... Üniversite yılları, acısı, mutlulukları, Saner'e ilk yıllarda çektirdikleri, yıllar sonra İstanbul'da birlikte çalışmak zorunda kalmaları...

"Ah bir bilsen... Neyi hatırladım biliyor musun? Senin İstanbul'da ilk karşıma çıkışın ve oteldeki konuşmamızı." Buse gülerek oturduğu yerden kalktı.

Saner gülerek baktı sevdiği kadının yüzüne. Gerçekten çok badireler atlatmışlardı ama sonunda mutlu yolu bulmuşlardı. "Ooo hanımefendi, derinlere dalmışsınız. Gel bakayım şöyle yamacıma..." Buse sevdiği adamın kuytularına doğru sığınırken, saner göğsüne saklanan kadının saçlarını öptü "Şimdi oldu, benim de aklıma şimdi ne geldi bil bakalım," derken dudaklarına minik bir öpücük bıraktı.

*

Ofis asistanları Deniz açık ofiste sesini duyurabilmek için biraz yüksekten seslenmişti "Buse sana telefon, müsait misin bağlayayım mı?"

Bilgisayarından başını kaldıran Buse merakla baktı "Kimmiş Deniz'cim?"

"Burak Bey..."

"Aaa bağla bağla tabii ki."

Saner asistanları Deniz'in Buse'ye seslenmesi ile dikkat kesilmişti, heyecanla bağlanması istenen o Burak Bey'i merak etmişti. Bir de Buse'nin o kahkahası eşliğinde konuşması ile kalbine bıçak saplanmış gibi hissetmişti.

"Aa aşk olsun Burak, unutmam tabii sana olan yemek borcunuzu," demesi ile ipleri koparmış masasında kalkıp Buse'nin masasına gelmişti.

"Tamam, o zaman ben bu akşam otelin terasında Roof Restoran'da yerimizi ayırtıyorum. Bu vesileyle yeni müdürümüzle de tanışırsınız," derken yeniden kıkırdadı ve devam etti "Tamam, Burak'cım akşam sekiz gibi görüşmek üzere."

Telefon görüşmesinin bitmesi ile Saner'in tam tepesinde ona baktığını gören Buse anlam veremeden "Saner Bey akşam sekizde PR danışmanımız Burak'la yemek yiyeceğiz. Umarım programınız yoktur. Sizin de olmanız gereken bir yemek."

Saner sinirli bir şekilde "Yok. Gelirim sekizde," der demez kalkıp gitmişti.

Buse bu cevabın hemen ardından Saner'in bir hışımla gitmesine anlam verememişti, işine tekrar geri dönmüştü. Saner ise o sinirle kahve odalarına gitmiş, pencereden Sultan Park'a bakarak düşünmeye başlamıştı. Artık düşünse de işin içinden çıkamıyordu "Neden Buse... Neden bu kadar uzaksın bana? Görmüyor musun sen kaçtıkça yollarımız daha çok kesişiyor. Kim bu Burak? Eskiden de çevrende hep bir erkek olur ona yollardın o kahkahalarını. Çok mu üzdüm seni çok mu kırdım? Neden bana açmıyorsun şu kapılarını Buse," mırıldanarak elindeki kahveden yudum aldı. Bir süre daha boş boş yeşillik alana baktıktan sonra masasına döndü.

Sonunda akşam olmuş mesai saati bitmişti, ofistekiler tek tek giderken Buse'nin hâlâ masasının başında olduğunu gören Saner konuşup konuşmama arasında kalmıştı ama sonunda kendine yenilip Buse'nin yanına gitmişti.

BuselikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin