Berke yavaşça odadan içeri girdi, Buse yatağın bir kenarına oturmuş Nas ile konuşuyor ona hikâyeler anlatıyordu. Buse minik bir tıkırtı duyarak odaya birinin geldiğini fark edip döndü arkasını ve Berke ile karşılaştı. Berke iki gündür onları bir an olsun yalnız bırakmamıştı. Her şeye koşturmuş her ihtiyaçlarında yaraya resmen tampon olmuştu.
Buse Berke'yi görmesi ile istemsizce o ışıltılı gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. "Günaydın... Bugün senin otelde olman gerekmiyor muydu?" derken yavaşça toparlandı.
Berke Nas'a getirdiği Barbie bebeği yatağın kenarına bıraktı. "Evet, ama prensesi görmeden yapamadım... Nasıl oldu?"
"Gayet iyi, bugün çıkabilirmişiz doktor bey sabah söyledi," derken Buse kızının eski sağlığına kavuşmasıyla gülmeye başlamıştı.
Genç adam duyduğu haberle rahatladığını hissetti. "Ohh çok şükür atlattık o zaman, rahatla sen de artık." Yatağa doğru ilerleyip Nas'ın yanına oturdu, minik ellerini avucunun içine alıp öptü ve o mis gibi bebek kokusunu içine çekti. "Seni yaramaz kız nasıl korkuttun bizi, anneyi, dedeyi, anneaneyi."
Nas anne denmesi ile gülücükler atarak "Annii dell dell del!" diyerek ellerini açıp kapatıp annesini yanına çağırdı.
Berke onun bu hallerine gülerek "Bu kız çok dilli olacak yandın valla Buse," derken eğilip Nas'ın göbeğini burnu ile gıdıkladıktan sonra öptü.
Onları gülümseyerek izleyen Buse yavaş adımlarla yatağa doğru gitti ve ayakta durarak "Bunun şımarıklığı sana, aslında sen gelene kadar öyle sessizce yatıyordu. Şimdi nasıl da nazlanıyor şuna bak..."
Nas bir yandan yatakta bir o yana bir bu yana dönerken Berke'ye baktı, yine o güzel kıkırdamalarından birini yolladı. "Abii..." dedi.
Buse Nas'tan duyduğu "abi" ile şaşkınlıkla kıkırdadı. "Ne dedi benim prensesim, abi mi? Abi evet abi. Berke bak sana abi dedi."
Berke Nas'tan duyduğu o "abi" ile oturduğu yerde kalakaldı. İlk kelimeleri hep ona denk geliyordu. "Anne, abi, baba, dede..."
Berke'nin o an aklına Saner ve Babası olmadan "baba" diyen minik kızın hali geldi ... Saner telefon konuşmasında hemen gelemeyeceğini işleri olduğunu iki güne kadar gelebileceğini söylemişti. Demek ki bugün geliyordu Saner, o meşhur sözde "baba" kızının hiçbir şeyinde yanında olmayan, hasta yatağında başucunda beklemeyen, gece nefesini dinlemeyen baba... İçinden okkalı bir küfür savurdu. "Böyle babaya da adama da..." Buse'ye baktı, nasıl da çırpınıyordu kızı ve hayatı için... Bir kez daha salladı o küfürleri. "Ben böyle kadını yüz üstü bırakan adama..."
Doktor odanın içerisinde son kontrolleri yaparken Berke de dışarıda bekleme odasında oturdu. Birazdan çıkışlarını yapacaklar, Buse ve minik prensesi evlerine götürecekti ki ona doğru gelen Buse'nin yüzü ile dondu kaldı...
"N'oldu neden yüzün böyle?" derken içten içe panik olmuştu.
Buse hüzünlü sesiyle cevap verdi. "Bugün çıkmıyoruz, doktor bey bir gece daha kalmasını istedi. Ben babamlara haber vereyim boşa beklemesinler evde,"
Genç kadının sesindeki hüzün kırıntıları ise genç adamı yaraladı. "Dur tamam ararız da neden, nesi varmış da çıkamıyoruz?"
"Bilmiyorum, nefesi tam istediği gibi değilmiş. Ne olur ne olmaz diye bir gece daha takipte olalım dedi."
Berke panikle derken Buse'ye aslında güçlü görünmeye çalışıyordu. Kaan çok sağlıklı bir bebeklik ve çocukluk geçirmişti. Nas'ın yaşadıklarını kendi ebevenlik süresinde ilk defa tecrübe ediyordu. "Neyse üzülme bak tamamen iyi olacak kızın. İçeride mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buselik
RomanceMerhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığı ile siz okurlarla kitap halinde buluştu. baskılarımızı kısa zaman da tüketen tüm okurlarımıza bura...