"Hadi hayatım, daha hazırlanamadın mı? Bak uçak kalkacak ve sen o çok sevdiğin Roma'yı benimle yaşayamayacaksın..."Saner ve Buse düğünlerinin ertesi sabahı güne hızlı başlamak zorunda kaldılar. Buse işlerinin yoğunluğu nedeni ile fazla izin alamamıştı, onlar da üç günlüğüne de olsa balayı balayıdır diyerek Buse'nin âşık olduğu şehir Roma'ya gitmeye karar verdiler.
Evden aceleyle ve hızlıca çıkışlarından sonra trafiği atlatıp nihayet havaalanına gelip işlemlerini yaptırdılar ve son dakika uçaklarına binebildiler. Buse yerine oturur oturmaz Saner'e dopru dönerek "Otelimize gider gitmez scooter kiralarız değil mi? Çok eğlenceli olacak. Sen daha önce gelmiş miydin? Bak benim süper programım var inanılmaz eğleneceğiz... Ahh Roma ahh!" diyerek nefes almadan, içindeki heyecanla konuşmaya başladı.
Saner Buse'nin bu heyecanlı hallerine bakıp gülümsemekle yetindi. Karşısında heyecanla konuşan, aklındakileri ellerini, mimiklerini kullanarak anlatan bu sevimli kadın onun olmuştu. Sonunda o hep hayal ettiği bedene kavuşmuştu... Bütün gece genç adama güvenmiş kendini rahatça teslim etmişti. Dün o ilk baştaki çekingen kız, daha sonra kendini bilen çekici kadın şimdi ise heyecandan gözleri parlayan sevimli varlık sonunda onun olmuştu.
Buse "Saner... Aşkım dinlemiyor musun beni?" Dudaklarını sallandırmış heyecanla anlattıklarını umursamadığını sandığı adama bakıyordu.
Saner ise gülümseyerek Buse'nin elini okşadı "Yok, tabii ki dinliyorum ama aklımı nedense toparlayamıyorum sen konuşurken."
"Aaa... Neden, ne dedim ki ben?" şaşkınlıkla kocasına bakarken Saner'den gelen "Ne demedin ki? Ahh Buse bir bilsen seni şu an nasıl öpmek istediğimi," sözlerini duyar duymaz sanki daha fazla gidebilecek yeri varmış gibi hızlıca geri çekildi.
Dehşet ve utançla "Sakınnn Saner sakın," derken eliyle yüzünü kapatıyordu.
Saner karısının bu telaşlı hallerine gülerken daha yaklaşıp, kulağuna fısıldadı "Niye? Neden seni öpemem? Karım değil misin?"
"Evet, karınım ama uçaktayız ve etrafımız insan dolu." kekeleyerek cevap veren Buse'nin boynuna küçük bir öpücük kondurup "Peki" diyerek geri çekildi.
Yolculuk boyunca Buse Saner'in göğsüne yaslanmış, sevdiği adamın anlattıklarını dinleyerek kâh gülüyor, kâh düşüncelere dalıyordu. Her ne kadar yorgunluktan göz kapakları kapansa da inat etmiş, uyumamıştı kocasına "Senin kokunu içime çekerken Roma'yı tepeden de görmek istiyorum," demişti.
Keyifle geçen yolculuk sonrası, bavulları alıp çıkışa gittiler. Ayarladıkları transfer aracının şoförü onları "Mr& Mrs. Durak" diye elinde tabelayla karşılayınca Buse'ye garip geldi fakat içinde farklı hislerle araca doğru ilerledi. Roma'nın keşmekeş trafiği sonrasında kalacakları otelin önüne gelince Buse küçük bir çığlık attı ve Saner'in boynuna sarıldı. "Gerçekten burada mı kalacağız Saner... Doğru mu? Tanrımmmm!"
"Evet..." derken Buse'nin bu hallerine gülümsedi.
"Sana daha önce seni seviyorum demiş miydim? Tanrım Champagne Palace'ta kalıyoruz. St. Peter's Basilica manzaralı..." heyecanla kafasını kaldırıp oteli izlemeye başladı ki beline dokunan el ile gülümseyerek yana doğrı döndü.
Saner karısını kendisine doğru çekip, kollarının arasına alırken ince boynuna doğru fısıldadı. "Hadiii odaya çıkalım, orada alırım ben senin teşekkürlerini..."
"Çıkalım, büyük zevkle..." derken göz kırptı ve önden otelin lobisine doğru adımlarını sıklaştırdı.
Otel giriş işlemleri sonrası tarihi asansör ile odalarının olduğu kata çıktılar. Yanlarındaki görevli otelle ilgili bilgileri verirken, Buse biraz da meslek hastalığı ile etrafı inceleyerek ilerledi. Görevlinin odalarının kapısını açıp, odayı da kısaca anlatıp çıkmasıyla Buse tekrar çığlık atarak Saner'in kucağına atladı. Genç adam beklemediği anda gelen atakla dengesini sağlayarak, "Dur kadın dur. Düşüreceksin şimdi bizi..." derken Buse sevdiği adamın yüzüne öpücükler konduruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buselik
RomanceMerhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığı ile siz okurlarla kitap halinde buluştu. baskılarımızı kısa zaman da tüketen tüm okurlarımıza bura...