4. Bir Mum Yak

57 10 3
                                    



🦋

Zedia

Kaleden çıktığımda karşımda Devian'ı bulmuştum. Bunca zaman beni beklediğine şaşırmıştım ancak oradaydı işte. Yüzündeki sıkılmış ve bıkkın ifadeye bakılırsa beklediği için o da memnun değildi. "Neler oluyor?" diye sordu doğrudan. O kadar yorgun hissediyordum ki olanları anlatacak gücüm yoktu fakat bir cevabı hak ettiğini farkındaydım.

"Kral beni hizmetinde istemiş." dedim onu beklemeden yürümeye başladığımda. Büyük bir adımda bana ulaşıp kolumu kavradı ve beni durdurdu. Ciddi yüzü şimdi çok daha ciddiydi ve biraz ürkütücü görünüyordu.

"Ne demek seni hizmetinde istemiş? Durup dururken mi?"

"Evet," dedim kısaca. "Pencereden dışarıyı izlerken beni görmüş ve hizmetinde çalışmamı emretmiş."

"Sen ne dedin?"

Gözlerimi devirip kolumu ondan kurtardım ve yürümeye devam ettim. "Söylediklerimi idrak edemedin sanırım. Emretmiş diyorum. Kimse bana ne istediğimi sormadı ki. Yarın sabah erkenden kaleye gelmemi ve artık orada yaşayacağımı söylediler."

Her şey o kadar hızlı olmuştu ki neyin içine düştüğümü anlayacak fırsatım olmamıştı. Babamın katilinin peşine düştüm sanırken kalede çalışmaya başlamıştım. O kadar saçmaydı ki korkup kaçmak ve durup kahkaha atmak arasında bir yerde kalakalmıştım.

"Sakladığın bir şeyler var." dedi Devian yanımda yürürken. Ona kralın hasta olduğunu ve aylardır odasından dahi çıkmadığını söyleyemezdim. Sonuçta onu tanımıyordum. İç sesim benimle alay ettiğinde dişlerimi sıktım. Babanın katilini öldürmesi için ona güveniyorsun ama kralın durumunu söylemek için güvenmiyorsun, aferin kızıma.

"Sakladığım bir şey yok!" dedim öfkeyle. Bir yalancının öfkesi saklıydı sesimde, o da bunu anlamış gibi bakıyordu gözlerime. "Bir anda oldu her şey. Başka bir seçeneğim olmadığını, şehirden ayrılamayacağımı söylediler. İtiraz etmeme bile izin vermediler, ne yapabilirdim ki?"

O kadar derin bakıyordu ki içimi görüyor olabilirdi tam şu an. Bir şeyleri anlamaya çalışıyor gibiydi ama neyi anlamaya çalıştığını bilmiyordum. "Marcus ne olacak?" diye sorduğunda asıl düşündüğü şeyin bu olmadığına kalıbımı basabilirdim.

"Kalede illaki karşılaşacağız, bir şekilde gerçeği öğrenebileceğimi düşünüyorum."

"Peki sonra?"

"Devian!" diye bağırdım durup ona bakarken. "Gerçekten bilmiyorum. Tek isteğim bu işi halledip eve dönmekti ama şimdi işler boka sardı. Kralın beni neden istediğini bile bilmiyorum ve korkuyorum, anladın mı?"

Anladığına emindim. Bu adamın gözleri bir ölü kadar hissizdi ancak bakışlarında bir şey vardı ve ne olduğunu bilmediğim o şey beni anladığını düşündürüyordu. "Seni bir fahişe mi sandı?" diye sorduğunda bu soruya epey hazırlıksız yakalanmıştım. Hana giden yoldaki adımlarımı hızlandırırken arkamda kalmıştı.

"Bir fahişeye mi benziyorum ki öyle sanacak?"

"Kral genç bir kızı yalnızca çayını getirsin diye istemez."

Haklıydı ve ben de bundan korkuyordum ancak Tybalt onun hasta olduğunu söylemişti ve hasta bir kralın önceliklerinin farklı olduğunu varsayıyordum. Üstelik beni kocaman bir kalenin bilmem kaçıncı katındaki penceresinden görmüştü yalnızca. Belki de kafası iyice gitmişti ve ne söylediğini bile farkında değildi.

"Düşündüğün gibi bir şey olmayacak," dedim hırsla. "Buna izin vermem."

"Bir kral isterse her şey olur."

Kelebeğin Kaderi Serisi I: "Kader Çalan"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin