🦋
Kralın ayağa kalkmasıyla hareketlenen kalenin iş yükü de eş zamanlı olarak artmıştı. Valdemar, bir maskeli balo düzenleyeceğini ve krallığın önemli ailelerini ağırlayacağını ilan etmiş, davetiyeler hızla ülkenin dört bir yanına dağıtılmaya başlanmıştı. Davetlilerin kalacağı odalar özenle hazırlanıyor, yemekler pişiriliyor, kalenin her yanı kasvetli görüntüden kurtulması için süsleniyordu. Krallığın en önemli ve zengin ailelerinin başkentte toplanacağı haberi şehri de etkisi altına almış, duyduğuma göre tüccarlardan dilencilere kadar herkes büyük gün için hazırlanmaya başlamıştı.
Kralın özel hizmetçisi olmam işlerden kaytarmama tam olarak yetmese de ağır hiçbir işte çalışmıyor oluşum diğer çalışanların gözüne batıyordu elbette. Kızların birkaç kere homurdandığını duymuş ve imalı bakışlara maruz kalmıştım ancak umursamıyordum. Kalede geçirdiğim kısa zamanın bana öğrettiği şeylerden biri tıpkı Devian'ın söylediği gibi burada entrika ve dedikoduların bitmeyeceği olmuştu. Bu yüzden kimseye kulak asmıyor ve işimi yapıyordum.
Kralla son konuşmamızdan sonra bir daha beni utandıracak imalar yapacağı bir sohbet etme fırsatımız olmamıştı ve bundan memnundum. Beni açıkça tehdit etmişti, her ne kadar bu durum öfkelenmeme neden olsa da bir daha üzerine düşünmediğim aptal planlar yaparak kendimi küçük düşürmeyecektim.
O geceden sonra Devian'dan da kaçıyordum. Merak ettiğini ve benimle konuşmak istediğini farkındaydım ancak kralın sözleri aklımdaydı ve durduk yere onu sınır birliklerine göndermesini istemiyordum. Sadece onun için. Evet, onu yakınlarda görmek istediğimden falan değil. Her neyse. Zaten o da sürekli talim yapıyordu ve epey meşguldü.
Kralın bu akşam baloda giyeceği gösterişli kıyafetin son dokunuşları yapıldıktan sonra onu güzelce yerine asmıştım. Kral bu gece için beyaz bir takım tercih etmişti. Beyaz ceketinin altın rengi düğmeleri ve dik yakaları vardı. Maskesiyse tamamen saf altından yapılmıştı. Bir kral çok daha gösterişli görünmesi gerektiğinden kenarları kürklü kırmızı bir pelerin giyecekti üstüne. Pelerin o kadar ağır ve kaliteli bir kumaştan yapılmıştı ki son bir kez olduğunu kendime hatırlatarak elimi üzerinde gezdirdim. Yaka kısmına üzerinde çark sembolü olan bayrağımızı işlemişlerdi. Hem bu kadar yumuşak olup hem de bu kadar tok durması gerçekten ilginçti.
"Beğendin mi?"
Kralın sesiyle sıçrayarak arkamı döndüğümde giyinme odasının kapısında durmuş beni izlediğini gördüm ve hemen reverans yaparak onu selamladım. "Terzileriniz gerçekten başarılı majesteleri." dedim. Kendini beğenmiş bir şekilde gülümsedi.
"Eh, kıyafetleri giyenin de etkisi var tabii."
Elbette vardı. Kralın duruşundaki asalet ve Tanrının bir lütfu olan güzel yüzü, çuvaldan bir kıyafeti bile sanat eserine dönüştürebilirdi.
"Hazırlanmam gerekiyor artık, bana yardım eder misin?" diye sorduğunda içten içe güldüm. Başka bir şansım var mıydı ki? Onun emrindeydim tıpkı diğer herkes gibi.
"Önce yıkanmam gerekiyor, misafirlerimiz kralın kötü koktuğunu düşünmemeli değil mi?"
Kral bugüne dek hiç yıkanmak için benden yardım istememişti. Hasta olduğu zamanlarda bile başkaları ilgilenmişti bu konuda. Beni utandırmamak için mi yoksa başka bir sebepten mi olduğunu bilmiyordum ancak şimdi önümde öylece dururken bunu benim yapmamı istiyor gibi bakıyordu.
"Tabi, şey, banyonuzu hazırlatmıştım ben." diye geveledim. Kralın dairesi, kraliçeninkinden bile büyüktü. Her biri birbirine bağlanan kapıların ve koridorların açıldığı odalarda kralın konforu adına her şey düşünülmüştü. Hazırlattığımı söylediğim banyonun içerisinde şifalı suyla dolu bir havuz, masaj için bir alan ve sauna vardı. Kral dudak büzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Kaderi Serisi I: "Kader Çalan"
FantasyYetişkin içerik barındırır. "Bir yılan ve bir yalan, biri olan biri olduran. Sen söyle şimdi, kim doğru kim yalan?" Ölümü getirenlerin ve kaderi çevirenlerin olduğu bir krallıkta 19 yaşındaki Zedia, babasının katilini bulmak için bir yolculuğa çık...