🦋Miriam ormanı o güne parlak bir güneş ve sıcak bir havayla başlamıştı. Günün geri kalanında yaşananları örtmek için sisle kaplanacak ve hava ruhları bile üşütecek kadar soğuk olacaktı ancak sabah saatlerinde her şey güzel başlamıştı. Kral Valdemar ve yanındakiler av için ormana gelmişlerdi. Eskiden kral çok daha sık ava çıkardı ancak zamanla kaleden bile çıkamaz hale gelince bu eylem tarih olmuştu. Bu yüzden heyecanlıydı, sadece ormanda olmak bile iyi gelmişti.
Kralın davetiyle Zedia da ona eşlik etmişti. Elbette kraliçe, Marcus ve onun en gözde askeri Devian da onlarla birlikteydi. Zedia kralın çadırını onların rahat edeceği şekilde düzenlerken kral ve askerlerinin bir an önce av için kamp yerinden ayrılmalarını diliyordu. Öğrendiğine göre av saatler sürüyordu ve eski tapınağı bulup Orrlagh'la konuşması için bundan iyi bir fırsat bulamayacağını biliyordu.
Önce kalenin kütüphanesine gidip ormanın haritasına ulaşmıştı ancak baktığı haritada bir tapınak yoktu. Pes etmedi. Oraya eski denmesinin sebebi artık kullanılmıyor oluşuydu nihayetinde. Belki de yeni haritalarda artık oraya yer verilmiyordur, diye düşünüp daha eski bir harita bulmak için rahatça girip çıktığı kralın odasını kurcalamaya karar verdi. Bunu yapmaktan hiç hoşlanmasa da başka seçeneği olmadığını biliyordu. Kralın kitaplığında tüm haritaların kaba bir çizimini bulunduran deftere ulaştığında eski tapınağın yerini de öğrenmişti. Beklediğinden daha kolay olduğu için garipsese de umursamadı.
Defteri çalmak çok riskliydi ve odaya tek girip çıkan kendisi olduğu için kolay yakalanırdı. Bu yüzden beceriksiz bir şekilde haritayı kağıda geçirmiş ve sütyeninin içine saklamıştı. Şimdi yapması gereken tek şey kraliçeyi atlatmaktı. Neyseki kral onun ormanda çiçek toplayacağını biliyordu, umuyordu ki birkaç saatlik yokluğu kraliçeyi kuşkulandırmazdı.
İşlerini hızlı bir şekilde bitirip kral ve kraliçenin kahvaltısında diğer hizmetçi kıza yardım ederek kenarda beklemeye başlamıştı. Onlara Marcus da eşlik ettiğinde Zedia gerçekleri bilmenin yüküyle izledi bu tuhaf manzarayı. Kraliçe ve Marcus oldukça rahat görünüyorlardı, sanki Valdemar'a ihanet eden onlar değil de bir başkası gibi hissetmişti Zedia. Üçünün neşeyle kahvaltı edip havadan sudan sohbet etmesi midesini bulandırıyordu. Belki bu ihaneti ortaya bile dökebilirdi ancak Marcus ne olursa olsun onun öz babasıydı ve bu gerçek onu görünmez bir el gibi durduruyordu.
Onlar kahvaltılarını bitirdiklerinde Zedia masayı toplamaya başladı. Kral ve Marcus av için rota belirlerken kraliçe sandalyesinde oturmuş sıcak havaya rağmen sarındığı kürkünün içinde etrafı izliyordu. Zedia onun zarafeti karşısında her gün şaşırıyordu. Ormanın ortasında bile tahtında oturuyor gibi görünmeyi başarıyordu.
Av için ormanın derinliklerine gitmeye hazırlanan kral Zedia'yı yanına çağırdı. "Çiçek toplayacaksın değil mi?" diye sorduğunda genç kız başını hevesle salladı. "Yanına askerlerden birini vermemi ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Kaderi Serisi I: "Kader Çalan"
FantasyYetişkin içerik barındırır. "Bir yılan ve bir yalan, biri olan biri olduran. Sen söyle şimdi, kim doğru kim yalan?" Ölümü getirenlerin ve kaderi çevirenlerin olduğu bir krallıkta 19 yaşındaki Zedia, babasının katilini bulmak için bir yolculuğa çık...