🦋Kraliçenin duygusuz gözlerine baktım ancak orada kalenin yüksek surları gibi duran bir duvar dışında hiçbir şey göremedim. Zarif yüzü, bir kalbi yokmuş gibi ifadesiz bir şekilde bakıyordu gözlerime. "Buraya kadar, Zedia. Senden sonsuza kadar kurtuluyorum." dedi geriye doğru bir adım atıp bizi izleyen Tybalt'a başıyla komut vererek. Tybalt, beni kollarımdan tutan iki adama "Götürün." komutunu verdiğinde adamlar beni kollarımdan tuttukları gibi bir arabanın arkasına fırlatmışlardı.
Arabanın arkasından ellerimi yere koyarak doğrulup ağzımdaki kan tadını yutkunarak bastırdım ve güçlükle konuştum. "Bunun bedelini ödeyeceksiniz." Sesim, saatlerdir hırpalanan ben değilmişim gibi güçlü ve tehlikeli çıkmıştı. Çenemi dikleştirdim. "Bana yaptığınız her şeyden pişman olacaksınız ancak artık çok geç. Kaderiniz avuçlarımda ve artık orada sizin için iyi hiçbir şey kalmadı."
Tybalt bir böceğe bakar gibi tiksinerek ve küçümseyerek bakıyordu bana. "Fazla cesur ve iddialısın, hizmetçi. Ölürken hatırla bu lafları."
Beni öldüreceklerdi.
Arabanın kapısı üzerime kapanırken son kez kraliçeye baktım. Gözlerinden ilk kez tedirgin bir bakış geçmişti. Atlar dört nala koşarak beni oradan uzaklaştırmaya başladığında ölüme gittiğimi ilk kez idrak ediyordum. Başımı iki yana salladım. "Hayır," dedim Azraile meydan okurcasına. "Kaderimde bugün ölmek yok."
Eğer biri kendi isteğimle bunu yapacağımı söylese onunla dalga geçerdim ancak kaderimin beklenmedik planları vardı benim için. Bağlı ellerimi güçlükle hareket ettirip kolyemi avuçlayarak derin bir nefes aldım ve fısıldadım.
"Kurtar beni, Mors."
1 hafta önce
Revire yatışımın üzerinden geçen üç gün boyunca hayatımda pek ilginç bir şey olmamıştı. Bana hiç gelmeyen bir adamın gidişiyle kalbimde açılan boşluğu dolduracak bir şeyler aramış ve bulamamıştım. Korkak herif yine benden kaçmıştı. Bunu ilk kez yapmıyordu. Ne zaman yakınlaşsak ve ne zaman bazı sınırları aşsak koşarak benden uzaklaşıyordu. Her seferinde geri geliyordu ancak bu sefer geri gelmeyeceğini farkındaydım.
Bu son gidişiydi.
Kalbimdeki sızı aksini söylüyor olsa da onun için yas tutmaya niyetim yoktu. Zaten kral buna fırsat vermiyordu. Devian'la yaşadığımız gecenin sabahında erkenden yanıma gelmiş ve "Seni küçük yalancı," demişti. "Bana nasıl bir acı yaşattığının farkında mısın?"
Artık yalan söyleyecek bir durum kalmadığı için özür dilemiştim. O gece bunaldığım için koridorlarda gezindiğimi, onların buna inanmayacağını düşündüğüm için Devian'ın yalan söylemesine izin verdiğimi söylemiştim. Bana güvenmek isteyişindendi sanırım; sorgulamamıştı bile. Devian'la aramda bir şey olmamasına o kadar memnundu ki üzerine çok düşünmemişti belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Kaderi Serisi I: "Kader Çalan"
FantasíaYetişkin içerik barındırır. "Bir yılan ve bir yalan, biri olan biri olduran. Sen söyle şimdi, kim doğru kim yalan?" Ölümü getirenlerin ve kaderi çevirenlerin olduğu bir krallıkta 19 yaşındaki Zedia, babasının katilini bulmak için bir yolculuğa çık...