tinnasit
bekliyorum
dikkatli gelinÇok uzun zaman geçmeden kapı çaldı, üçünü de karşılamamla birlikte hepimiz mutfağa geçtik.
"Su kaynamış, Tin." dedi Wichapas."Alayım." dedikten sonra kaptaki eriştelere eşit bir şekilde kaynamış suyu döküyordum ki suyun tenime sıçradığını hissettim. İnledim acıyla, elimdeki erişteyi tezgaha koyduktan sonra kendimi geriye ittim. Tanawat inlememle yanıma gelince gülümsedim, boşuna endişe ettirmeye gerek yoktu.
"Sorun yok, azıcık su sıçradı.""Dikkat etsene! Üstüne şeker sürelim, iz kalmasın." dediğinde kafamı hayır anlamında biraz havaya kaldırdım, gülümsedim. Erişte kutularının üstündeki ambalajı kapatıp tezgaha yaslandım.
"Kafanı kurcalayan bir şey mi var, Tinnasit?" dediğinde yere diktiğim gözlerimi Jakapan'a döndürdüm, ellerimi sıktım. Evet, vardı ama bunu ona nasıl anlatabilirdim bilmiyordum.
"Bay Jeff. Kafamı kurcalayan şey Bay Jeff." dedikten sonra çaresizce yüzüne baktım, kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Dediklerime anlam veremediği her hâlinden belliydi, o da yanıma geçip tezgaha yaslandı. Karşımızda kalan Tanawat ve Wichapas'a bakmadan kollarımı birleştirdim.
"Ne yönden?"
Ne yönden... Kalbimi hızlı attıran yönden, boğazıma yapışan yönden, bana garip yönden, isimlendirmeye yaraşamadığım yönden.
"Yani mesela onu görünce ne hissediyorsun da böyle düşünüyorsun? Veya aranızda kötü bir şey mi yaşandı, işle mi ilgili?" dedi Wichapas. Eriştelere döndüm, ambalajını tekrardan açıp dördüne de hızlıca soslarını döktüm, yemek için mutfaktan salona geçtik.
"Az önce kafamı toplamak için sahildeydim, tek başıma oturup denizi dinliyordum. Onu düşündüm, kendimi düşündüm. Sonra arkamdan bir ses geldi, meğersem Bay Jeff'miş. Yanıma oturdu, konuştu. Kafası karışıkmış ve sebebi benmişim ve daha bir sürü laf işte..." dedim sesimi biraz alçak tutarak, nedenini bilmediğim bir şekilde utanıyordum bunları anlatırken. İçim içime sığmıyordu, bir farklı oluyordum.
"Neymiş neymiş neymiş?" dedi Tanawat ağzındaki yemeği bitirmeden, Jakapan sırtına vurduktan sonra "Yavaş, yavaş..." diye mırıldandı kıkırdayarak. Tanawat öksürdü bir süre.
"Bir dur, sonra?" Wichapas tüm dikkatini bana ve diyeceklerimde toplamış gibiydi.
"Sonra da uzandı yanımda, bir süre sonra da beni yanına çekti uzanmam için. Yarın yoğun, gidin dediğimde de gitti. Bilmiyorum, yanında mantıklı davranamıyorum. Kafamın içi bulanıklaşıyor." dedikten sonra halının üzerinde tuttuğum gözlerimi ona çevirdim, yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.
Her şeyin iyi olacağını ve bunların normal olduğunu söyleyen bir gülümseme.
"Jakapan'a ilk aşık olduğumda..." dedi gülümsemesini sürdürürken, önündeki erişteden biraz yiyip sözüne devam etti. Jakapan'a kaydı gözlerim, yüzünde utangaç bir gülümseme parlıyordu. "Aynı böyle bir karmaşanın içindeydim. Yanında mantıklı düşünemiyor, elim ayağım birbirine karışıyor, normalde asla utanmayacağım şeylerden bile yanındayken utanıyor, kafamı sürekli toplamaya çalışıyordum.
Bir gece içim içime sığmadı, daha fazla sığdıramadım ya da bastıramadım. Ona gittim, bu kafamdakileri söyledim. Ben seviyorum galiba seni dedim, aşk eğer ki buysa ben sana aşığım dedim. Güldü, gecenin bu saatinde seni de beni de ayakta tutan birbirimizsek aşktır dedi, sarıldı bana." dediğinde gülümsememi tutamadım, o kadar sevimlilerdi ki.
Bunları anlatırken bile gözlerinin içindeki heyecanı görmek çok güzeldi, elimi ensemi götürdüm.
"Yani eğer hissettiğin şeylerden eminsen hayırlı olsun, bu Bay Jeff'ten hoşlanıyor olabilirsin Tin. Hoşlantı veya aşk, ne kadar derin bilemem." dedikten sonra sırtımı sıvazladı, gülümsememi bozmamaya çalışarak önümdeki erişteyi yemeye devam ettim.
Jakapan hâlâ gülümsüyor, Tanawat ise gözlerini açmış şaşkınlıkla bana bakıyordu. Beklediği bir şey değildi, benim de beklediğim bir şey değildi zaten.
"Korkuyorum." dedim boş kutuyu elimle biraz ileri itip, büyük ihtimal az sonra neden olduğunu soracaktı içlerinden biri.
Korkuyordum çünkü bu duygularımın bana ne kadar zarar vereceğini kestiremiyordum. Korkuyordum çünkü hissettiğim bu şeylerin her zaman karşılıksız kalacağını biliyordum.
"Neyden?" dedi Jakapan."Aşktan. Ona aşık oluyor olmamdan."
"Aşk doğal bir şey ve güzel bir şey. Acısıyla, mutluluğuyla insanı kendine alıştırıyor yavaş yavaş. Hislerinden korkma." dediğinde gülümsedim, her zaman olduğu gibi haklıydı.
"E, sizden ne haber?"-
"Merhaba Bay Tinnasit Isarapongporn. Nasılsınız?" bana yaklaşan menajere gülümsedim, yine her zamanki gibi enerjikti. Hiçbir zaman yorgun düşmüyor gibiydi, sürekli gülümseyebiliyordu.
"Merhaba. İyiyim, siz?""Ben de iyiyim, teşekkürler." dedikten sonra yanımdaki sandalyeye oturdu. İkimiz de Bay Jeff'in makyajının bitmesini beklemeye başladık, pek konuşmadık aramızda.
Çok uzun süre geçmeden Bay Jeff önümüzdeki kapıdan çıktı, derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Üstümdeki saten koyu yeşil gömleği silkeledim, yanına geçip ben de onunla birlikte ilerlemeye başladım.
"Ben sana "Beni koruma." dedim, "Elinden gelenin en iyisi yap." demedim Isarapongporn."
Onu korumamak benim işimdi.
Dudaklarımı birbirine bastırdım, göz açıp kapayıncaya kadar Bay Jeff ünlü birkaç insanın arasına karışmıştı bile. Menajer ve diğer şirket yetkilileriyle aramdaki mesafeyi açtım, yalnızca izlemeye başladım Bay Jeff'i.
Uzağımdaydı, bedenen tam yakınımda durduğunda bile çok uzağımdaydı. İstesem dokunamazdım, sevdiğimi öyle kolay kolay söyleyemezdim, elinden tutup çekemezdim. Yalnızca dumanına karışabilirdim, sinesinde nefes bulabilirdim veya nefesimi kesmesine göz görmezcesine, gönül bilmezcesine izin verebilirdim.
İşte böyle imkansızdık, beni korkutan şey de buydu.
"Merhaba." Arkamdan gelen sese karşılık olarak gözlerim sesin sahibi aradı, bana doğru yaklaşan ve daha önce hiç görmediğim bir adam şimdi karşımdaydı. Yüzünde garip bir gülümseme taşıyor, elleriyle oynayarak yürüyordu.
"Yalnız duruyordunuz, yalnızlığınızı paylaşalım istedim. Ben Ta Nakunta, sizin adınız nedir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CK ও jeffbarcode
Fanfiction"Gerçekten senin beni değil benim seni korumam gerekiyor, Tinnasit." ˏˋ°•*⁀➷ Bir barda kafa dağıtan Tinnasit'in masasına bir sigara düşer. Sigarayı incelediğinde bir isim ve numara gören Tinnasit, bu numaranın ünlü şarkıcı Jeff Worakamon Satur'a ait...