yirmi altı

112 11 10
                                    


"Ne istiyorsun Tinnasit'ten?"

Aralanan dudaklarımla arkama doğru baktım, gittikçe masaya yaklaşıyordu. Üstündeki gri sweati sinirle çekiştiriyordu, gözlerinde huzursuz bir tavır vardı.

"Ne demek bu?" dedim Bay Jeff'e dönerek. Niye bir anda burada belirmişti ki şimdi, amacı tam olarak neydi?

"Arkadaşı olmak istiyorum da sen..." dedikten sonra oturduğu yerden kalktı Ta, Jeff'in karşısına dikildi. Bense yerimden kalkmadan ikisini izlemeye başladım, neler olduğunu anlamıyordum. "Sen ne isteyeyim istersin?"

Bay Jeff'in kaşları gergince çatıldı, dişlerini sıktığı çenesinin hâlinden anlaşılıyordu. Sinirli bir gülümseme sundu karşısında dikilen Ta'ya. Ellerini yumruk hâlinde kaldırsa da eli havada kaldı, derin derin nefes alıp bana döndü.

Bakışları böyle devam ederse beni yakar geçerdi.

"Gel benle." dedikten sonra beni arkasından sürükleyerek kafeden çıktı. Dudaklarım titriyordu, arabayı açmasıyla bindim. "Ne oluyor Bay Jeff? Siz nerden çıktınız?" dedim o arabayı çalıştırmadan.

Durdu, bana baktı.

"O adamın yanına gitmek istiyorsan inebilirsin arabadan." dediğinde kaşlarımı çattım, vücudumu da ona döndürdüm. Niye bir seçim yapmak zorundaydım?

"Ta'yla alıp veremediğiniz şey ne?"

"Bu seni ilgilendirir mi? Hem sen etrafındaki herkesi iyi mi sanıyorsun, herkesle böyle misin sen?" dedi sesindeki kızgınlıkla. Yaptıklarına düzgün bir açıklama getirmeden benden onu anlamamı bekliyordu.

"Hayır, ben sizin bu hareketlerinize anlam veremiyorum. Gerçekten veremiyorum. Ta'yla olan sıkıntınız benim de onunla sıkıntı yaşayacağım anlamına gelmiyor! Keskinsiniz, size kimse ulaşamıyor, size anlam veremiyorum ben!" dedim titreyen sesimle.

Kaşlarını çattı şaşkın bir tavırla, bu çıkışı benden beklemediği barizdi. Dudakları aralandı, sinirle titreyen irisleri benim gözlerimde sabitlendi. "Tinnasit, bir sakin o-"

"Yok, olamıyorum, ben sakin falan olamıyorum! Siz ne istiyorsunuz ya?" dedim bağırarak. Bakışlarından anladığım kadarıyla zihni bulanıyordu, benim gibi.

Gözlerine bakmak istemedim. "Ben eve gidiyorum!"

"Tamam, bırakayım seni." Arabayı çalıştırdı, gözlerimi devirerek kemerimi bağladım. Camı açıp dolu gözlerim ve kabaran sinirimle şehre baktım. "Ben niye sakin oluyormuşum, niye yani?" diye mırıldandım kendi kendime, sinirle kollarımı birleştirdim.

"Sen kendi kendine mi konuşuyorsun?" dedi gülümseyerek. O bir anda sakinleşmişti ama ben hâlâ sinirliydim, ki haklıydım da. Asla bir açıklama yapmıyordu, yapmamaya da ısrarla devam ediyordu.
"Konuşuyorum, çıldırttınız çünkü beni!"

"Tinnasit," dediğinde araba hareketi durdurdu, önüme baktığımda ışıklarda olduğumuzu gördüm. Zaten beni bir yolun kenarına bırakacak değildi yani. İsmimi seslendiğini daha yeni kavradım, gözlerimi ona döndürdüm. "sakin ol artık."

"Sakinim ben gayet." dedikten sonra apartmanın önüne geldiğimiz gibi kemerimi çıkarttım, arabanın kapısını açıyordum ki Bay Jeff'in sesiyle durdum. "Yarın Seul'a uçak var, sen gelme. Gidip geleceğiz, festival var."

"Ne? Niye gelmeyeceğim?" dedim gözlerimi kırpıştırarak.

Ne demek istiyordu şimdi?

"Gelme işte, ben dönünce de işine devam edersin." dediğinde gözlerimi yüzünden kaçırdım, titreyen dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım ağlamamak için. Bir şey diyecek cesareti kendimde bulamadan arabadan indim.

Arabadan indiğim gibi gözlerimden yaşlar süzüldü, burnumu çekip hızlı adımlarla eve geçtim. Anahtarla telefonu bir yere koyup lavaboya geçtim. Soğuk fayansa kendimi bıraktım, sırtımı duvara yasladım.

Bay Jeff, beni etrafında istemiyordu.

Hıçkırmaya başladım, gözlerimi ovuşturdum. Dün gece hissettiğim duygular bu gece bana çok uzaktı. Dizlerimi kendime doğru çektim, çenemi diz kapaklarıma sürttüm.

Uyumak istiyordum.

Üstümdekileri çıkartıp bir kenara attım, suyu soğuğa ayarlayıp altına girdim. Yüzüme çarpan su beni yavaş yavaş kendime getirirken ben hâlâ ağlayıp duruyordum.

Duştan çabucak çıktım, dolaptan elime geleni giydikten sonra yatağa uzandım. Telefon girişte kalmıştı ama zaten bakasım da yoktu.

-

Kedimin üstümde mırlamasıyla gözlerimi açtım, iç çekip yataktan kalktım. Komodinin üzerinde telefonumu arasam da bulamadım, evin içinde gezindim biraz.

Girişte anahtarın altında durduğunu gördüğüm gibi telefonu elime aldım, tekrardan yatak odasına geçip yatağın üstüne oturdum.

tanawat
tin
tintin?
alo
ta midir nedir onun hesabinda fotografin var oglum niye
hem de iki tane
noluyor
bu ne
haber de alamiyorum senden
noluyoruz

tintin
ne fotoğrafı

tanawat
hesabina atmis

hem ne demek ne fotografisiz cekilmissiniz bu fotografi?sen nerdeydin ne oluyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

hem ne demek ne fotografi
siz cekilmissiniz bu fotografi?
sen nerdeydin ne oluyor

tintin
çekildiğimiz doğru ama attığını bilmiyordum
dün
bilmiyorum
her şey kötüye sarıyor
anlamıyorum ben
Görüldü

"Ne oluyoruz?" dedi Tanawat ağzı dolu bir şekilde. "Bay Jeff Seul'a gidiyor ve koruması olarak ben onunla gidemiyorum."

"O ne demek ya?"

CK ও jeffbarcodeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin