♡
(guns n' roses- sorry)
Buğra ile bizim evin kapısının önüne geldiğimizde bana döndü ve iki elimi tuttu. "Ben eve gideyim, kendine iyi bak sevgilim." dedi. Gülümsedim. "Tamamdır, yazışırız." dediğimde "Yazışırız." dedi ve sonra ekledi, "Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz..." dedim ve apartmanın dış kapısının merdivenlerini çıktım. Apartmanın içerisine girmeden önce arkamı döndüm ve "Seni seviyorum sevgilim." diye mırıldandım. Gülümsedi, duymuştu anlaşılan. Utanarak içeriye girdim hemen.
Merdivenleri çıktım ve evimizin kapısının önüne gittim. Kapıyı çaldım. Esma kapıyı açtı ve heyecanla "Hoş geldin!" dedi. "Hoş buldum." diye mırıldandım ayakkabılarımı çıkarıp eve girerken.
Ben banyoya ellerimi yıkamak için girerken konuştu, "Gittim hastaneye ben."
Ellerimi yıkarken ona doğru döndüm. "Öyle mi?"
Banyonun kapısına yaslanmış bana bakıyordu. "Evet, Fransa'ya yollamama izin verdiler bilgilerini. Hatta bunun için minnettar olduklarını söylediler."
"Kaç kişi söyledi?"
"Söyledi, doktorun." dedi sırıtarak. Heyecandan ne diyeceğini bilemiyordu. Ellerimi havluyla kurularken burukça gülümsedim. "Çok iyi..." dedim banyodan çıkarken. Odama doğru ilerlerken annem içeriden seslendi, "Kızım, geldin mi?"
"Evet anne, odama geçiyorum şimdi. Üzerimi değiştireyim." derken odama girdim.
Üzerimi değiştirirken konuştu. "Bilgilerini yolladım Aselin'e."
Bakışlarım Esma'yı bulurken ev pijamalarımı giyiyordum. "Aselin?" dedim sorar gibi.
"Doktor arkadaşım demiştim ya, o." dedi. Anlamışçasına salladım başımı.
"Efla..." diye mırıldandı bir anda durgunlaşan sesiyle.
"Efendim?" derken yatağa, karşısına oturuyordum. "Hastalığının son dönem kalp yetersizliği olduğunu biliyor muydun?" diye sorduğunda şaşkınlıkla havaya kalktı kaşlarım.
"Nasıl son dönem?" diye sordum.
Derin bir nefes aldı ve dudaklarını araladı. "Son dönem yani ilerlemiş hali. Kalp yetmezliğin uzun bir süredir varmış, yeni farkedilmiş. Nasıl oldu bu? Nasıl farketmediler aklım almıyor?"
Şaşkınlığım kat ve kat artarken ne diyeceğimi bilemiyordum. Gerçi normaldi, bir anda hastalanmam mantıklı değildi.
En nihayetinde dudaklarımı aralayabildim. "Ben küçüklükten beri sık hasta olmam biliyorsun. Nezleyi, gribi bile çok nadir olurum. Doğru düzgün hastaneye bile gitmedim bile, hep sağlıkocağı." dediğimde başını salladı. "Farketmemişler işte. Sen hiç farketmedin mi peki? Bir anormallik yok muydu?" diye sordu.
"Arada başım dönüyordu, kalbim ağrıyordu fakat normal diye geçiştiriyordum. Böyle bir şeye ihtimal vermedim hiç." dedim düz bir sesle. Ofladı. Yüzü düşmüştü.
"Üzülme kuzen, iyi olacağım. Gamzelerini göster bakayım." dediğimde burukça gülümsedi. Gamzeleri vardı ve ona çok yakışıyordu. "Kızıl âfet." dedim gülerek.
Kıkırdadı. "Esmer âfet." dedi o da. "Aselin elinden geleni yapacakmış. Belki ilk orada bulunur kalp... Ne dersin?" diye sorduğunda "Olabilir..." diye mırıldandım.
Ayağa kalkarken "Hadi ben çok açım, yemek yemeye gidelim." dedim. O da ayağa kalktı. "Sarma yaptık biz Gül teyzemle." dedi neşeli bir ses tonuyla.
Odadan çıkarken "Vay be." dedim. Mutfağa yol aldım. Mutfağa vardığımda annemin bulaşık makinesine bulaşık yerleştirdiğini gördüm. "Gül hanım, nabersiniz?" diye sordum tencerelerin kapaklarını tek tek açarken. "İyiyim Efla Hanım, siz nasılsınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elfida/yarı texting
Teen Fiction"eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı. onun güzel yüzünde, ölüm bile güzeldi." •francesco petrarca & aklımdan çıkmıyor. aklım çıkıyor, o çıkmıyor. •oğuz atay ... ben değil, o değil, biz ölmüştük. bazen bir ölüm iki ruhu da beraberinde götürebilirdi. e...