28* lay all your love on me

32 6 6
                                    

(abba- love all your love on me)

Kapıyı açan anneme "Selam." derken içeri giriyorduk. Çantalarımızı hemen koridordaki banyonun kapısının önüne bıraktık. Ben yorgun adımlarla mutfağa ilerlerken Esma da peşimden geliyordu.

Annem "Nasıl geçti bakalım kızlar?" diye sorduğunda Esma cevaplarken ben su içiyordum. "İyi geçti! Çok güzeldi su, ılıktı." dedi heyecanla. Onu ilk defa bu kadar heyecanlı görüyordum. Sebebini öğrenmeyi unutmamam gerekiyordu.

"Güzel güzel, esmer olup gelmişsiniz bakıyorum?" dediğinde Esma hemen lafa atladı "Ne? Cidden mi?" diye sordu lâkin annemin cevap vermesini beklemeden konuşmaya devam etti. "Ben esmerleşmem ki, yanaklarım kızarır en fazla." dediğinde annem "Kız ben öylesine dedim. Sen zaten beyaz tenlisin, kızarmışsın sadece. Efla'ya bak bir de, zaten esmer kız biraz daha bronzlaşmış." dedi.

Tencereleri kontrol ederken konuştum. "Kötü mü olmuş?" diye sorduğumda "Hayır kuzen, her zamanki gibi çok güzelsin." diye atladı Esma hemen. "Öyle öyle." dedi annem onu onaylarken.

İkisine de gülümserken "Teşekkürler canlarım." dedim ve kapıya yöneldim. "Ben bir duş alayım. Esma, sen de benden sonra alırsın." dedim. "Tamamdırr." dedi hemen sonra.

Banyonun kapısının önüne gittiğimde havluları ve bez çantalarımızı kirliye koydum. Banyo kapısının hemen yanında bulunan, duvara gömülü dolabın üst katı kirli yeriydi. Altında ise makine vardı. Birazını makinenin alacağı şekilde makineye attım ve banyoya girdim.

Aynanın karşısına geçtim ve bronzlaşan tenime baktım, hoş duruyordu. Deniz suyuyla ıslanıp kendi kendine kurumuş olan saçlarım da kendine has, hoş bir dalgaya sahipti fakat saçlarımı yıkamam gerekiyordu.

Üzerimdekileri çıkardım ve duşakabine girdim. Küveti tercih ederdim fakat banyomuz duşakabinliydi. Bu beni biraz üzse de ileride Buğra'yla evlendiğimizde onunla yaşadığımız evin banyosunun küvetli olma düşüncesi beni mutlu ediyordu. Bu düşünce ile suratımı yarım yamalak bir gülüş sararken ılık suyu açtım ve suyun aşağı, üzerime doğru akmasına izin verdim.

Ilık suyla duş alıp vücudumun tuzlu sudan arınmasını sağladıktan sonra bornozumu giydim ve çıkardığım giysileri kirliye atıp hemen odama girdim.

Perdeleri çektikten sonra dolabıma ilerledim ve pijamalarımı çıkarttım. İçeriden Esma'nın "Giriyorum ben duşa!" diye seslendiğini duydum. Duşla işimin bitip bitmediğini öğtenmek için sorduğunu biliyordum. Duyması adına ben de sesimi yükselterek "Gir, gir!" diye seslendim.

Pijamalarımı giyip saçlarımı havluyla ovuştururken telefonuma üst üste birkaç tane bildirim geldi. Vanilyalı vücut spreyimi boynuma ve köprücük kemiklerime sıkıp odadan çıktım. Kullandığım havluyu da kirliye koydum ve mutfağa yöneldim.

Yemekte tabuk pilav vardı. "Sıhhatler olsun kızım." dedi annem mutfağa girişimi gördüğü gibi. Masaya otururken "Sağ ol hatunum." dedim. Masaya oturduğum gibi telefonumu elime aldım ve bildirime tıklamaya yeltendim fakat ilk önce gülümsemem gerekiyordu. Çünkü, bildirim hayallerimi süsleyen adamdandı.

Buğra: bir saate hazır ol, birlikte yemek yiyelim dışarıda

Buğra: ama şey yap

Buğra: ciddi giyin

Buğra: özel ve ciddi bir yemek olacak bu, eski kebapçı yemeklerimiz gibi değil

Buğra: 20:30 gibi almaya geleceğim seni, ona göre (19:23)

Mesajları okumamla anneme "Ben yemek yemiyorum, dışarı çıkacağım." dedim. Bir anda böyle bir şey söylememe şaşırmış olmalı ki "Kız n'oldu bir anda?" diye sorarken ayağa kalkıyordum. Yanağına bir buse kondurdum ve "Buğra, yemeğe gidelim diyor." dedim tatlı bir ifadayle.

Ben "Gidebilir miyim? Lütfeen." diye ricalarda bulunurken ikna olmasının yavaş yavaş yüz ifadesine yansımasını izledim ve sonunda "Tamam tamam, git." dediğinde "Teşekkür ederim, annelerin bir tanesi." derken sarıldım sıkıca. Ayrılırken hemen kapıya doğru ilerledim, hazırlanmam gerekiyordu.

Kapının pervazını tutup kafamı mutfağa doğru uzatırken "Ha bu arada, ciddi bir yemek olacakmış." diye bilgilendirdim ve hemen odama yöneldim. Odamdan içeri girdiğimde Esma içeride makyaj masama oturmuş saçlarını kurutuyordu. "Buğra beni yemeğe götürüyor ve ciddi bir yemek olacakmış." dedim bir çırpıda, anneme 10 saniye öncesinde söylediğim gibi.

Bana doğru dönerken "Ciddi mi?" diye sordu ve sonrasında "İş görüşmesi mi?" derken gülüyordu. "Yoksa..." derken gülümsemesi durdu. "Evlenme teklifi falan mı edecek amına koyayım?" diye sordu garip bir ifadeyle. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken "Saçmalama, biz daha küçüğüz." dedim hemen.

Ayağa kalkarken "Öyle bir şey olursa kabul etme bak. Sen safsın, kabul edersin şimdi. 18 yaşına yeni girdin, üniversiten var daha." dedi ciddi bir ifadeyle. "E zaten kızım, hem etmez ki. Sadece bunun öncekiler gibi kebapçı, çiğköfteci gibi olmayacağını söyledi." dedim.

"O zaman seni hazırlayalım!" dedi heyecanla. "Ne giysem ki? Sekiz buçukta falan gelecekmiş almaya." dediğimde masanın üzerindeki telefonunun ekranını açtı ve "Oha, çabuk olmalıyız." dedi ve hemen dolabıma yöneldi. "Az bir zamanımız var fakat ben deniz Esma Ceylan, hemen seni hazırlayacak." derken giysileri tek tek askıdan çıkarıp bakmaya başlamıştı bile.

Benim soyadım Gümüş'tü. Onun annesi, yani teyzemin kızlık soyadı da Gümüş'tü. Çünkü, annem ve babam uzaktan olsa da akrabalardı. Ve teyzem, soyadı Ceylan olan biriyle evlenince soyadları Ceylan olmuştu.

Bir şey bulamamış olacak ki "E hani elbiselerin?" diye sorduğunda "Yatağın altında o düğünde, özel günlerde falan giydiklerim." dediğimde beni çoktan oturmuş olduğum yataktan kaldırıp "Çıkaralım o zaman." dedi ve bazayı kaldırdı.

Mavi bohçayı gösterip "Şunun içindeler, çok yok zaten özel günler için olan elbiselerim de." dedim. Yazlık elbiselerim gibi özel gün elbiselerim de çok yoktu. Dediğim gibi, pek elbise giymezdim.

Mavi bohçayı çıkardı ve bazayı geri kapattı. Bohçayı yere bıraktı ve o da yere çöktü. Ben ise karşısında, ayakta dikiliyordum. "Bakalım bakalım." derken bohçanın içini karıştırmaya başlamıştı. İki elbiseyi eledi ve bir tanesini yatağımın üstüne koydu. Geriye kalan 3 elbiseden de bir tanesini ayırmıştı ve onu da diğeri gibi yatağımın üzerine koydu.

Biri bordo, askılı, diz üstü bir elbiseydi. Diğeri ise onun siyahıydı fakat kumaşı pamukluydu.

Bohçayı kenara ittikten sonra ayağa kalktı ve siyah elbiseyi üzerime doğru tuttu. Bakışları üzerimde, tuttuğu elbisede gezinirken "Hmm." diye mırıldandı. Bordo elbiseyi aldı bu sefer de. Üzerime tuttuğu gibi "Bu." dediğinde elbiseyi tuttum ve üzerime yaklaştırdım iyice. Açık olan dolap kapağımı kapattım ve kapağın üzerindeki aynada kendime baktım birkaç saniye.

Tenimin bronzluğu, saçlarımın siyaha yakın koyu kahvesi ve elbisenin rengi... Cidden de hoş ve uyumluydu, giymeden bile farkediliyordu.

Esma, dolabımın kapağını açtı ve içeriden siyah ve parlak olan deri ceketimi çıkardı. "Üzerine bunu giymezsen ölürmüşüm." dedi.

"Bir deneyelim bakalım." derken pencerelere bakıp kapalı olduklarına emin oldum ve üzerimdeki pembe pijamaları çıkarttım.

"Of, fena." dedi Esma, elbiseyi tamamen giydiğimde. "Aşırı iyi oldu kızım, çok iyi." dediğinde gülümsedim ve aynaya döndüm. Onu onaylarken "Evet." dedim hemen.

Deri ceketi uzatıp "Hadi, bunu da dene bakalım." dediğinde ceketi hemen aldım ve üzerime geçirdim. Saçlarım banyodan sonra kurutmadığım için hâlâ nemliydi. Ben aynada kendi yansımama beğeni ve tatmin dolu yüz ifadem ile bakarken "Ay, böyle daha asil oldu bak." dedi. "Çok iyi." diye mırıldandım kendimi süzerken.

Deri ceketim elbisenin bir tık üstündeydi, hatta neredeyse aynı boydaydı lakin kalçamı kapatıyordu. Elbisede farkettiğim bir detay daha vardı; Elbise diz üstü değildi, direkt kısaydı ve baldırlarımın üzerindeydi. "Biraz kısa değil mi sanki?" diye sordum Esma'ya.

"Hayır ya, iyi." dedi ve sonrasında da "Kesinlikle böyle çok iyi." diye mırıldandı, benimle birlikte aynadaki yansımama bakarken.

"Hadi hemen saçlarını ve makyajını halledelim." dedi ve makyaj masasının sandalyesini oturmam için çekti. "Pekii, kuaför Esma Ceylan hanım." derken sandalyeye oturdum ve kendimi onun marifetlerine bıraktım.

elfida/yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin