♡
(peppina- mademoiselle noir)
Siyah, ipli topuklu ayakkabılarımı giyerken Buğra'dan mesajlar gelmişti. Ayağa kalktım ve ellerimle merdivenlere oturduğum için toz olmuş olabilecek elbisemin arkasını çırptıktan sonra telefonumla birlikte siyah çantamı da merdivenlerin üzerinden aldım.
Kapının pervazına yaslanmış bana gülümseyerek bakan Esma'ya "Gidiyorum ben, seviyorum seni." dedim. "Görüşürüz kuzen." dediğinde "Görüşürüüz." diye mırıldandım ve merdivenleri inmeye başladım.
Saçlarımı, arkada çok sıkı olmayan bir topuz halinde sıkıştırmalı bir tokayla tutturmuştuk lâkin perçemlerim hâlâ özgürlerdi. Salık bıraktığımız perçemlerimi kulaklarımın arkasına sıkıştırdım ve çantamı saç koluma takarken telefonumu çıkarttığım gibi mesaj bildirimlerine baktım.
Buğra: hazır mısın?
Buğra: kapının önündeyim (20:46)
Hemen cevap yazarken son katın merdivenlerini iniyordum.
siz: geliyoruumm (20:48)
Dış kapıya ulaştığımda kapı kolunu tuttum ve derin bir nefes aldım, yavaşça verirken kapıyı araladım.
Kapıyı tamamen açıp bedenimi açık havaya bırakırken bakışlarım, Arda'nın arabasına yaslanmış olan Buğra'ya kaydığında farkında olmadan gülümsedim. Üzerindeki siyah takım elbise ona çok yakışmıştı. Altında ise yakalarının dışarıda olmasıyla farkedilen krem bir gömlek vardı.
Küçük merdivenleri inerken üzerimdeki derin bakışları görebiliyordum. O da beni beğenmiş olmalıydı. Yavaş adımlarımı onun hemen karşısına taşıdığımda normalde olduğumdan uzundum, topuklu ayakkabılarım sağ olsundu.
Derin bakışları irislerimi deldi ve beynime işledi. Her şeyi unuturdum fakat bu bakışları... asla unutmazdım. Burnuma dolan karanfil kokusu ise, kalbime işledi. Kalbim değişse de asla bu koku silinmezdi.
"Çok güzel olmuşsun meleğim." diye mırıldandı, yumuşak ses tonuyla. Gülümsedim "Sen de çok yakışıklı olmuşsun." demeden önce.
Elini uzattı ve gözlerini saniyelik de olsa oraya indirdi. Bakışları tekrar gözlerimi bulduğunda düşünmeden elimi uzattım ve ellerimizi buluşturdum. Elim uzun parmakları ve büyük avucunun içerisinde kaybolurken sıcaklığı kalbime işledi.
Üzüldüm. Ölürsem bu sıcaklığı bir daha hissedemeyecektim.
Derin bir nefes aldım ve iç sesimi dinledim. Saçmalama Efla, ağlamanın sırası mı Allah aşkına?
Ön koltuğa doğru ilerlerken beni de beraberinde götürdü. Kapıyı açtı ve "Buyurun, hanımefendi." derken elinde olan elimle arabaya yönlendirdi beni, arabaya ela gözlerinden gözlerimi çekmeden bindim.
Göz kırptı ve kapıyı açtığı gibi kapattı. Arabanın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna gelişini izledim usulca.
Kapıyı açtı ve sürücü koltuğuna bindi. Bakışları beni bulduğunda gülümsedi ve arabayı çalıştırdı.
Birkaç dakika sadece sessizce onun uzun parmaklarının direksiyondaki dans edermişçesine yaptığı hareketi izledim fakat sonrasında içimdeki merakı dışarı yansıttım, "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
Bakışları, bana döndü lâkin "Sürpriz." derken tekrar yola çevirdi o elaları.
"Hmm." diye mırıldandım, daha sonrasında "Peki..." diye ekledim ve gideceğimiz yere kadar arabanın içerisinde çalan İspanyolca bir şarkı eşliğinde Buğra'nın araba sürerkenki değişen yüz ifadelerini, hareketlerini izledim. Bir kez daha aşık olduğumu hissettim. O kusursuzdu, bu dünya için fazlaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elfida/yarı texting
Novela Juvenil"eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı. onun güzel yüzünde, ölüm bile güzeldi." •francesco petrarca & aklımdan çıkmıyor. aklım çıkıyor, o çıkmıyor. •oğuz atay ... ben değil, o değil, biz ölmüştük. bazen bir ölüm iki ruhu da beraberinde götürebilirdi. e...