♡
(arctic monkeys- do i wanna know?)
Benden ayrılıp ayağa kalkarken, "Ben işe gideceğim sen de kalk da kahvaltı yap, annen yapıyordu... Acıkmışsındır." dedi.
Arkasını dönüp kapıya yöneldi, elini kapı koluna koydu. Bir şey hatırlamışçasına bir anda bana döndü, "Ha bu arada, okulundan izin aldım. 1 hafta dinleneceksin, sınavların bitmiş zaten. Son hafta ya sorun olmaz, bir şey kaçırmazsın."
Başımı salladım, "Tamam."
Ve gitti. Derin bir nefes aldım ve ayaklarımı yatağımdan aşağıya sarkıttım, parmaklarımı birbirine kenetleyip kollarımı yukarı doğru esnettim. Babamın biraz önce çıkıp da açık bıraktığı kapıdan çıktım ve banyoya yol aldım.
Dişlerimi fırçaladım ve duşa girdim. Dün aşırı kirlenmiştim ve vücuduma yapışan kumlar fazlasıyla rahatsız ediyordu beni.
Duşumu alıp odama yönelirken konuşma sesleri duyuyordum, annem biriyle konuşuyordu. "Telefon konuşuyordur." dedi iç sesim.
Odama ulaştığımda Hello Kitty'li pijamamı giydim altıma. Üstüme ise eşofmanımın lastiğine zar zor yaklaşan fakat crop da sayılayamayacak, beyaz bir kısa kollu t-shirt giydim. Akşamları hâlâ hafiften soğuk olsa da artık havalar bir hayli ısınmıştı. Tam kurutmadığım, hafif nemli olan saçlarımı yukarıdan dağınık bir topuz yaptım. Çeneme kadar uzayan perçemlerimi ise yanaklarımın kenarlarında salık bıraktım.
Mutfağa adımladım. Babam annemin kahvaltı yaptığını söylemişti fakat annem mutfakta yoktu, masa da hâlâ kahvaltıyla doluydu.
"Anne, neredesin?" diye seslenirken kendime bir bardak su doldurdum.
Biraz sonra birkaç adım sesi duydum, annem gelmişti sanırım. Annemin sesini duymaya hazırlanırken suyumu yudumluyordum.
"Annen oturma odasında."
Elim havada asılı kaldı, bardak dudağımda dayalı...
Gözlerimi yumarken ellerim titremeye başladığı için elimdeki bardağı usulca karşımdaki tezgaha koydum. Derin bir nefes aldım ve amacıma ulaştım. Ciğerlerime iyilik yaptım ve karanfil kokusu çektim onlara. Yavaşça tebessüm ettim.
Bu koku cennetin kokusu sanırım Efla.
Arkamdaki silüet bir iki adım daha attı, koku iyice yaklaştı. Belimin iki kenarında kemikli, sıcacık, uzun parmaklı iki el hissederken sağ omzumun üzerinde de pürüssüz bir çene hissettim.
Boynum ile ensem arasındaki oyuğa bir öpücük kondururken kokumu içine çekti, silüet.
Elleri bel kenarlarımdan göbeğime doğru kaydı. Silüetin sıcacık elleri göbeğimi gıdıklamıştı, kıkırdadım.
Silüet, bedenini bedenime tam olarak yaslayıp zaten göbeğimde olan ellerini biraz daha sıktı. Ellerimi ellerine indirdim ve üzerinde durdurdum. Parmak uçlarımla pürüssüz, buğday-beyaz arası tenini okşadım.
Bedenimizin tam olarak birleşmesi sonucu çenesi biraz daha ilerleyen silüet, tam olarak boynuma ulaştı. Burnunu boynuma sürterken vanilyalı kokumu içine çektiğini biliyordum. Bu sefer de boynum gıdıklanmıştı, onun için kıkırdadım bir kez daha.
Boyunuma bu seferde dudakları ile temas sağladı silüet, sürttü dudaklarını boyunuma. Minik bir öpücük kondurdu. Ve kalbimi eritecek bir ses tonuyla şu kelimeler döküldü silüetin dudaklarından,
"Ciğerlerim 2 buçuk yıldır ilk defa canlılar Efla."
Sesi mayışmış gibiydi, kısılmıştı. Benim sesim nasıl çıkardı acaba? Bacaklarım gibi titremeseydi iyiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elfida/yarı texting
Roman pour Adolescents"eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı. onun güzel yüzünde, ölüm bile güzeldi." •francesco petrarca & aklımdan çıkmıyor. aklım çıkıyor, o çıkmıyor. •oğuz atay ... ben değil, o değil, biz ölmüştük. bazen bir ölüm iki ruhu da beraberinde götürebilirdi. e...