27* can i be him

41 7 29
                                    

(james arthur- can i be him)

Biz kolalarımızı içerken Esma ve Arda'nın bize doğru geldiğini farketmemiştik. Arda "Bakışarak kola içmek... Çok romantiksiniz, çocuklar." dediğinde ikimizin bakışları da onları buldu. "Çocuk değiliz biz Arda, büyüdük artık." dediğimde "Lafın gelişi be." dedi. Bakışlarımı Esma'ya çevirdim.

Esma'nın kızıl saçları ıslanmaktan koyulaşmıştı, artık bordomsu-kestanemsi bir renkti. Islanmış kirpikleri, ıslanmış saçları ve gülümsediğinden dolayı orataya çıkan gamzesiyle çok tatlı görünüyordu. Onun için seçtiğim mayo da ona ve aurasına çok uymuştu, o cidden güzel bir kadındı.

Arda "Acıkmadık mı ya?" diye sorarken Esma hemen lafa atladı, "Ben acıktım vallahi." dedi. "O kadar yüzdünüz, normal." dedim. "Ben pek aç değilim ya." diye ekledim daha sonra. "Ben açım ve Efla da aç, siz ona bakmayın." dedi Buğra. Kaşlarımı çatarken bakışlarımı elalarına çevirdim.

"Şurada çok güzel tost yapıyorlar, orada yiyelim." derken baş parmağıyla ilerideki bir restorantı gösteriyordu. "Hadi gidelim o zaman." dedi Esma. Arda Esma'ya bakıp gülümsedi. Buğra ayağa kalkarken ben de kalktım.

Esma kendine bir havlu alıp beline sararken ben de omuzlarımdaki havluyu belime sardım. Bakışlarımı Buğra'ya çevirdiğimde bana memnuniyetle bakarken göz kırptı. Bir elini tutmam için uzattığında yalnızca baş parmağını tuttum, öyle yapmak gelmişti içimden.

Onun ilerlemesiyle yanına yetişip onunla ilerlerken kulağıma eğilip "Güzel, küçük kızım benim." diye fısıldadı. İçim içime sığmıyor gibi hissettim, çok hoşuma gitmişti. Ama bu dalga geçemeyeceğim anlamına gelmiyordu.

"Koca, yakışıklı babacığım benim." diye fısıldadım ben de. Bir anda duraksadı ve bana döndü, gülmesini beklerken gözlerime ciddiyetle karışık garip bir ifadeyle baktı. Göz rengi de bir farklıydı sanki. Ya da bana mı öyle geliyordu emin değildim. Emin olduğum tek şey, onun bu dediğimden komik bulmak ve gülmek değil de aksine, etkilendiğiydi.

Onun derin bir nefes verip Arda ve Esma'ya doğru ilerlemesiyle ben de otomatikmen onunla birlikte ilerledim.

Arda'nın dediğine göre çok güzel tost yapan yere geldiğimizde bir masaya oturduk ve birer tost sipariş ettik. Onlar yanında ayran isterken ben ise şeftalili meyvesuyu almıştım. Bence tosta, poğaçaya, simite... Kısacası bence, meyve suyu "hamur işlerine" ayrandan daha çok yakışıyordu.

Tostlarımızı yerken havadan sudan sohbet ediyorduk ki konu Esma'nın okuluna oradan da nasıl geldiyse Aselin'e geldi. "Okulumuza seminere gelmişti, orada tanıştık. İyi anlaştık bu yüzden arkadaş olduk, iyi biri." diye açıkladı Esma, Aselin'i nasıl tanıdığını.

"Ve o bize yardım edecek, Efla'nın kalp ameliyatı için." diye ekledi. Konunun benim kalbime gelmesi kaçınılmazdı lâkin sıkıntılı bir hal aldı nefeslerim. Kim kendine yetersiz gelen kalbinden bahsederken sıkıntılı hissetmezdi ki...

"Çok iyi, umarım yardımcı olabilir." dedi Arda. Buğra'nın "İnşallah." diye mırıldandığını işittim. Tam olarak yanımdaki bedenine omuzumu dayadım ve benden tarafa olan elini tutarak bacağımın üzerine koydum. Kafasını aşağı doğru eğerken bakışları koyu kahve gözlerime değdi, bir süre orada takılı kalırken içini rahatlatmak istercesine gülümsedim.

Bakışlarımı tekrar bir şeyler anlatan Esma'ya çevirdim. Esma okulundan bahsederken aklıma okulu, dersleri boşladığım geldi. "Ben dersleri çok boşladım ve sınav yaklaşıyor, hiç hazır değilim sınava." dedim hemen üzüntü ve stres ile.

"Ya kızım, bir hafta falan öncesine kadar Gül teyze, çok çalıştığını söylüyordu." dedi Esma hemen. "Tamam da bir haftadır çalışmıyorum, unutacağım artık konuları... belki de unutmuşumdur." dedim ve hemen ardından içten bir şekilde ofladım.

elfida/yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin