*6*

1.5K 160 50
                                    


1600'lü yıllarda inşa edilen Pizarro Sarayında dolaşırken Zehra, Hande'nin muzipliklerinden dolayı saraydaki detayları incelemeye fırsat bulamıyordu. Sürekli ya bir şeylere gereksiz merak sarıp onları dakikalarca inceliyor. Ya da sıkıldım diyerek dudak büküyordu. Merak sarıp izlediği şeyler de eski dönemlere ait kılıçlar ve şövalye heykelleriydi.

Zehra küçük bir anlığına saray döneminden kalan eski gümüş kadehlerin desenlerine dalıp giderken Hande ortadan kaybolmayı başarmıştı bile.

Salonun içinde turlayıp onu bulamadığında öfkeden köpürerek sarayın iri hollerinden birine geçmişti ki ürkütücü şövalyelerin bulunduğu kısma geldiğinde iyice irkilerek geri dönmeyi planlıyordu.

"Hande, nereye kayboldun ya yine?" derken dudaklarını büküp arkasına dönmüştü. Onu ne tarafta arayacağını düşünürken bir anda hareketiyle kolları birbirine sürtünen şövalyenin ona taraf dönmesi korkudan çığlık atmasını sağladı.

Fakat bu irkilmesi uzun sürmedi. Şövalyenin gözünün üzerindeki metali kaldırmasıyla beraber Zehra karşısında ona bakıp sırıtan bir adet Hande Baladın buldu. Saraya girdiklerinden beri sayısını unuttuğu muziplerinden bahsetmişti değil mi?

Bu da onlardan biriydi işte...

"Hande, delirdin mi? Orada ne işin var?"

İçine nasıl girdiğini aklı almıyordu bir türlü.

"İçinde olmanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyordum ne var? Aşırı rahatsız ediciymiş, mızmızlanmaya hakkın varmış gerçekten de."

"Demek mızmızlanıyorum?"

Gereksiz trip attığının farkındaydı ancak o uyanığa gününü gösterecekti. O şeyin içine girerek ödünü koparmıştı.

Tam arkasını dönüp iri koridorlara doğru yürüyecekti ki, alelacele şövalyenin içinden kurtulan Baladın'ı da peşinden koşmaya başladı.

"Nereye böyle?"

Kaburgasının üzerinden geçip karnının üzerinde duran eli Zehra'yı geri çektiğinde ilk garipsediği şey karnının kasılması oldu. Sonrasında ise at kuyruğu yaptığı saçlarının açıkta bıraktığı boynunun sol kısmındaki kulağına yakın bir yerde hissettiği sıcak nefes nefesini bir anda tutmasını sağladı.

"Trip atınca aşırı sevimli oluyorsun ama şu anda atışacak vaktimiz yok," dedi Hande ve bir anda elinden tutarak onu koridorlara doğru çekti.

Zehra, peşinden yürürken aptallaşmış gibi hissediyordu. Sanki havada süzülüyordu ve bir anda sağlam olan tüm düşünme yetisini kaybetmişti.

İçindeki bu gergin, garip hislere hiçbir anlam veremeyince üzerinde daha fazla düşünmemeye karar vererek adımlarını daha sağlam atmaya başladı.

Her zaman boynuna karşı bir hassaslığı vardı. Belki de boş bulunmuştu, hepsi bu kadardı...

Asla karnının üzerinde duran elin ona verdiği sıcaklığı düşünmedi. Zihni bunu düşünmeyi reddetti...

——

Bir sonraki maceraları Roma Katolik Katedraliydi. Burası hem Hande'nin hem de Zehra'nın dikkatini çekiyordu. İçerisi oldukça genişti ve kızların şansına onların geldikleri saatte fazla ziyaretçisi yoktu.

Hande, mihrabın önünde dururken tuhaf bir şekilde filmlerde izlediği sahneleri düşünüyordu.

Bir anda kalbindeki onu sıkan düşüncelerin, gerçekleşmeyecek olan hayallerin etkisiyle derin bir iç çekti. Bu sefer de o hazırlıksız yakalandı ve kollarının üzerinden sarılan, onu tamamen çevreleyen kolların varlığıyla irkildi. Fakat bu irkilme dalgın olduğu için bir anda birinin ona ulaşmasından dolayı gerçekleşen bir irkilmeydi, asla rahatsızlık veren bir his değildi.

NKBİ ~ gxg | hanzehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin