*9*

1.3K 147 50
                                    


Bir sonraki gün Hande'yi neredeyse görememişti. Uyandığında otelde yoktu, sadece akşam yemeğinde ortaya çıkmıştı onda da Zehra, Aslan'la yemek yemek için sözleşmişti. Aslan otele girdiğinde Zehra hazır bir şekilde lobide bekliyordu. Yüzü salonun kapısının ağzında birbirleriyle sataşıp duran Saliha'yla Hande'deydi. Onları elbette kıskanmıyordu ancak Hande'nin ona birden bire alışmadığı şekilde soğuk davranması canını yakmıyor değildi. Neler döndüğünü Simge'ye sorsa da görünüşe bakılırsa onun da bir şeylerden haberi yoktu. Hande bu, yine bir şeylere takılmıştır demişti ancak nedense Zehra konunun basit bir takıntı olmadığını düşünüyordu.

"Hazır mısın?" diye sordu Aslan, Zehra, avucunun arasında başka bir elin ısısını hissettiğinde irkilerek bakışlarını Hande'nin örgüsüyle oynayan Saliha'nın elinden ayırdı.

"Evet, hazırım," dedi, yarım bir gülüşle. Kapıya doğru yürüdüklerinde nefes almasını engelleyen bir sıcaklığın gelip boğazının orta yerine oturduğunu hissetti ancak bu duygunun kıskançlık olduğunun farkına varmadı.

Yemekte sessizdi. Geçen gece olduğundan bile daha keyifsizdi. Ona neler olduğunu anlayamıyordu ancak tüm düşünceleri önündeki adamdan tamamen uzakta darmadağın bir şekilde takım arkadaşının ona astığı yüzünde asılı kalmıştı.

Kendi kendine öfkelenirken önce kaşlarını çatarak hemen peşinden yüzüne saçma bir tebessüm yerleştirdi. Hiç istemeden gülmenin yüzünde yarattığı samimiyetsizliği sevmiyordu ancak şu anda içten bir şekilde gülümsemesi imkansızdı.

"Neyin var Zehra?" dedi Aslan en son o da konuşmayı bırakıp elindeki çatal bıçağını tabağına bırakırken. Geldiklerinden beri Zehra'nın moralinin bozuk olduğunun farkındaydı. Onu samimi bir konuşmanın içine çekmeye çalışıyordu. Yarın öğlenden sonra uçakları vardı. Erkek takımı Filenin Sultanlarından önce olimpiyatlardan ayrılıyordu. Onların maçları kızlardan önce başlamıştı. Avrupa Şampiyonasına kadar da dinlenme süreçleri vardı. Takımdan birkaç kişi Peru'da kalmayı tercih etmiş, kalanları da ülkeye geri dönmüştü.

Zehra, omuzlarını silkerek onu izleyen kahvelere baktı. Bir anda izlediği gözlerdeki yabancılığı fark etti. Onlar bakıp da gülmeye alışık olduğu çekik gözlerden çok uzak, badem şekilli iri gözlerdi.

Bakışları istemsizce Aslan'ın kemikli yüzündeki yanağına indi ve o yanaktaki erkeksi çizginin onun sevdiği gamzelerden çok uzak olduğunu fark etti. Bir anda içine öküz otururken düşünmesi için zihninde dolaşan kanı donup kaldı.

Hande, onun için son günlerde bir arkadaştan daha öteymiş gibi görünüyordu. Hande'yle hoşlandığı adamı kıyaslaması içindeki karmakarışık duyguları biraz daha anlamasına kolaylık sağlamıştı ve bu gerçekler Zehra'nın soğuk soğuk terlemesini sağlıyordu.

O hiçbir zaman kadınlardan hoşlanmamıştı ki, üstelik Hande'yle küçüklüklerinden beri aynı yakımlarda oynuyorlardı.

Ona duygusunun olması Zehra'ya saçma bir o kadar da doğru gelirken tüm bunları Aslan'la paylaşmak aşırı korkunç geliyordu. Onun kalbini henüz içindekinin ne olduğunu bilmediği karmakarışık duygularından, düşüncelerinden ötürü kırmaya değmezdi.

Tüm bunları Ebrar'la konuşacağı ana kadar erteleyecekti. Şimdi bir bahane uydurup Aslan'ın yanından ayrılmak onun için en doğru karar olurdu ki, bunu yapmayı deneyecekti.

"Aslan, son günlerde gereğinden fazla saçmaladığımın farkındayım fakat takım arkadaşlarımla zor günler geçiriyorum."

"Hande mi?" diye sordu Aslan doğrudan. Zehra, onun gözlerine bakarken genç adamın bakışlarındaki ben her şeyi biliyorum ifadesinden dolayı kaşlarını çatıp tereddüte düştü.

NKBİ ~ gxg | hanzehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin