*12*

1.2K 143 24
                                    


Akşam üzeri son final maçlarını oynayacaklardı ancak Zehra'nın içi içine sığmıyordu. Küçük bir kutunun içine sıkışıp kalmış gibi hissediyordu. Sanki bir el boğazına yapışmış nefes almasını engelliyordu. Aslan'a karşı hissettiği suçluluk duygusu, Hande'ye olan nedensiz öfkesi, kendi sıkışmışlık hali derken kafasını maça veremeyeceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden de sabahın en erken saatinde daha antrenmanlara başlamadan önce Aslan'ı otele çağırmış onu beklemek için de lobiye inmişti.

O kadar gergindi ki lobinin içinde sağa sola dolaşmak da onu rahatlatmıyordu. Elleri terliyordu stresten. Zihniyle beraber tüm vücudu da karıncalanıyordu.

Ona nasıl söyleyecekti?

Döner kapının sesini duyduğunda gerginlikten nefesini yuttu. Gelen Aslan'dı. Elinde küçük bagaj çantasıyla kapının ağzında durup ona gülümsediğinde Zehra hafiften şaşırdı. Ona gideceğini söylememişti.

"Günaydın, Zehra Güneş."

Samimiydi her zamanki gibi ama aralarında garip bir mesafe vardı. Zehra'nın bakışları Aslan'ın yüzünden çok elindeki bavula kayıyordu.

"Günaydın," dedi nihayet bakışlarını Aslan'ın garip bakan gözlerine kaydırırken.

"Erkencisin bakıyorum."

Aslan, bakışlarını Zehra'nın gözlerinden ayırıp etrafta dolaştırdı.

"Hande, yok mu?"

"Hande?" dedi Zehra ve ismi söylemesiyle günlerdir boğazına yerleşen yumru yine konuşmasını engelledi. Yutkunurken ellerini saçlarının arasından geçirip yanaklarına bastırdı.

"Aslan ben seni buraya..."

"Ne için çağırdığını biliyorum Zehra."

Aslan, gülümseyerek elindeki küçük çantayı yere bıraktı. Yavaşça Zehra'nın yanına yaklaşarak tam önünde durup ellerini yanaklarına yerleştirdi.

"Birini sevdiğin için kendini kötü hissetmemelisin. Birini sevemediğin için de öyle. Beni sevmedin diye bana bir özür borcun yok. Vicdan yapılacak bir durum da yok ortada."

Zehra, dolu gözlerini genç adamın gözlerinin arasında dolaştırırken ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Böyle bir anlayışla karşılanacağını hiç düşünmemişti. Hoş zaten Aslan'a kendini nasıl açıklayacağını da bilmiyordu. Neyse ki Aslan tüm görevi üstlenmişti. Ona sırf bugün için bile olsa hayatı boyunca minnettar kalacaktı.

"Hadi tamam bu kadar duygusallık yeter," dedi Aslan, Zehra'ya hızlıca sarılıp ondan uzaklaştı.

Arkasına dönmeden önce gözlerinde Zehra'nın çözemediği bir ifadeyle uzunca bir süre ona baktı.

"Umarım hayatın için en doğru seçimi yapmış olursun. Dikkat et kendine."

Kafasını salladı Zehra ve Aslan döner kapıya doğru yürürken o da arkasına döndüğü gibi asansöre doğru yürüdü. Gidip birkaç saat sonra yapacakları esas antrenmana hazırlanmaya başlayacaktı. Zaten pek bir şey yiyecek hali yoktu. Salona inip Hande'nin onu görmezden gelmesini daha fazla izlemeyecekti...

——

İlk altıda çıkmıştı sahaya çıkmasına ancak üzerindeki ağır enerji yüzünden en önemli final maçlarında sahadaki çuvaldan farksızdı. Ne blok yapabiliyor ne de kısa pasları değerlendirebiliyordu.

"Hadi Zeze be neyin var senin topla kendini," dedi Ebrar, Santarelli süre aldığı zaman. Birlikte sahanın dışına yürüdüklerinde Zehra'nın bakışları ondan daha iyi performans sergileyen Hande'nin sırtına takıldı. Çünkü Saliha bench'ten koşarak gelip Hande'nin üzerine atlamıştı. Normalde bunu ikisi birbirlerine yaparlardı ancak belli ki artık onun yerini tutan başkaları vardı...

"Zehra, her topa dokunmamız lazım. Önünü kesemesen bile en azından manşet için hızını yavaşlatmalısın."

Santarelli'nin omuzunu patpatlayıp kulağına fısıldamasının ardından Zehra kafasını sallayarak sahaya geri döndü. Hande'yle omuz omuza duruyorlardı. Hande, göz ucuyla dönüp ona baktı. Karşı takim henüz servise başlamamıştı.

"İyi misin?"

Ona bakmadan sordu Hande ve Zehra yüzünü soluna dönüp hayatını düpedüz tepetaklak eden takım arkadaşına baktığında ona kısacık süreye sığmayacak olan bir sürü şey söylemek istedi ancak bunların hiçbirini yapmayıp yutkunarak yeniden önüne döndü.

"İyiyim."

Ama değildi. Değildi işte, kafası yerinde değildi, hâl böyleyken de kolunu bile kıpırdatamıyordu. Servis sonrası hatalı manşetle karşı tarafa geçen topa hiçbir şekilde müdahale edemedi. Blok yapamıyordu.

Koçları yardımcı hakemden süre istediğinde Zehra, Ebrar'la yeniden göz göze geldi. Takıma onun dışında herkesin katkısı vardı. Ebrar'ın yüzünden akan terleri izlemek ona kendini kötü hissettirdi. Bu yüzden de koç yerine Kübra'nın oyuna gireceğini söylediğinde Zehra bu kararı olgunlukla karşıladı. Zaten gözlerden uzakta bir köşede durmaktan başka hiçbir şey istemiyordu. Takım sahaya çıktığında oyuncu değişikliği yaparak kenara alındı. Hande'nin bakışlarını ilk defa doğrudan üzerinde sırtında hissetmişti ancak bu sefer de Zehra yüzünü ona dönmedi. İçinde hiç açılamadığı bir insana duyduğu derin bir keder vardı. Kırgınlığı yerini yadırgamış bir ateş topu gibi göğsüne sıkışmıştı. Hissettiği hiçbir duyguyu içinde halledemiyordu. Kesinlikle Handeyle konuşmaya ihtiyacı vardı. Korksa da bunu yapacaktı...

——
İlk defa olimpiyatlarda altın madalya almalarının sevincini yaşıyorlardı. Hatta Hande bile daha güler yüzlüydü. Herkesle ilgilenmişti o an. Onunla bile fotoğraf çektirmişti. Tabi sonrasında kameralar uzaklaşır uzaklaşmaz dönüp Saliha'yla Simge'nin yanına gitmiş Zehra'yı kalabalıkların içinde öylece yalnız bırakmıştı ancak olsun, yine de uzun zaman sonra bu birbirlerine ilk temas edişleriydi. Bu küçük temas bile Zehra'yı afallatmaya yetmişti. Birazdan tüm ekiple beraber onlar için düzenlenen eğlenceye katılacaklardı ve Zehra orada ne yapacağını, nasıl davranacağını kesinlikle bilmiyordu...



Hadi bakalım merak edin eğlencede neler olacağını 😂😂😂 Tahminleri olan varsa alayım sizce eğlencede neler yaşanacakkk

NKBİ ~ gxg | hanzehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin