Akşam yemeğinde masadaki konuşmalar yoğundu. Eda kaptan ekiple beraber taktikleri konuşurken tüm takım pür dikkat onları dinliyordu.Üç kişi dışında...
Masanın en köşesinde oturan Hande ve Saliha ikilisi birbirleriyle konuşup fısıldaşıyorken Ebrar'ın yanına oturan Zehra da izlediğini gizleme gereği bile duymadan ikiliye bakıyordu.
"Zehra, neyin var senin Allah aşkına?"
Ebrar'ın sesini duyduğunda irkilerek gözlerini kırpıştırdı. Ancak o zaman fark etti gözlerinin ne kadar yandığını. Ağlamamak için yüzündeki donuk ifadeyi güçlükle tutmaya çabalayarak kafasını Ebrar'a doğru döndü ve sadece bunları söyleyebildi.
"O saçma bahanelerinden birini bul ve lütfen beni hemen odamıza çıkar."
Ebrar, neler döndüğünü tam olarak bilmese de Zehra'nın yüzünü görebiliyordu. Rengi beyazlamış, gözleri kızarmıştı. Sağ bileğini öyle güçlü bir şekilde tutuyordu ki, neredeyse canını acıtıyordu.
"Lütfen," dedi, bu sefer sadece dudaklarını oynatarak. Ebrar, ilk defa Zehra'nın sesinin titrediğini ve konuşurken kısıldığını duyuyordu. Bu yüzden de bakışları anında Zehra'yı çağırmadan önce izlediği manzaraya kaydı. Hande ve Saliha kafa kafaya vermiş bir şeylere gülüyorlardı. Görünürde bu manzarada tuhaf hiçbir şey yoktu ama biraz da olsa Zehra'yı tanıyorsa bunun altında bir sebep olduğunu hissedebiliyordu. Bu yüzden de ondan beklenmeyen bir olgunlukla Zehra'nın bileğini tutan elini eline alarak soğukkanlı bir şekilde masalarına gelen Federasyon başkanına ve antrenörlerine döndü.
"İzninizle biz yemekten erken ayrılmak istiyoruz. Özel bir nedenden dolayı Zehra'nın yardımına ihtiyacım var."
Federasyon başkanı ve Santarelli kafasını salladığında Ebrar anında ayağa kalkarak ona tutunam Zehra'yı yanına çekti. İkili masanın etrafından dönerek restoran kapısına doğru yürüdüklerinde Saliha'yla gülümseyerek konuşan Hande bir anda konuşmayı durdurup kafasıyla onları takip etti. İkiliyi kapıya kadar takip ederken önce gözlerinin içindeki pırıltı, ardından da yüzündeki gülüş soldu. Kafasını tekrar önüne döndüğünde yutkunarak önündeki bardağa uzandı. Birkaç yudum su içtikten sonra bardağı tekrar yerine koyup dikkatini konuşmaya devam eden Saliha'ya vermeye çalıştı ancak bunda pek de başarılı olamadı. Bakışları masanın karşısında oturan ve ona öldürücü bir ifadeyle bakan Simge'ye kaydı ve onun hemen peşinden de benzeri bir ifadeyle onu izleyen kaptana. İkisinin de bir şeylerden haberdar olduklarını ve aynı zamanda da o konuşuncaya dek bu konuda tek bir kelime etmeyecekleri kadar da sınırlarına saygılı olduklarını biliyordu.
Bakışlarını tekrar onlardan uzaklaştırıp önündeki bardağına kaydırdı. Acaba Zehra'yla Ebrar'ın özel olarak konuşacakları şey neydi?
Hande, Zehra'nın Ebrar'ı konuşmak için odalarına çektiğini biliyordu. O Aslan bozuntusuyla bir şeyler yaşadığını kendisi söylemişti. Konu da hiç şüphesiz onunla alakalı olmalıydı.
Kıskançlıktan kısılan gözlerle bakışlarını tekrar önü boş olan restoranın kapısına kaydırdı ve sıkıntıyla iç çekti.
*
"Zehra, neyin var be kızım?"
Asansöre bindikleri an Ebrar kolunu uzatıp, yüzünü omuzuna yatırıp çocuk gibi dudaklarını büken Zehra'nın etrafına sardı.
Zehra, konuşmuyordu. Ebrar, meraktan ölmek üzereydi. Neler döndüğünü kestiremiyordu ancak Berke vakasında bile Zehra'yı bu kadar üzgün görmemişti. Neler dönüyorsa bu Aslan'la da ilgili değildi. Ayrıca Zehra'nın bu kadar dağılmasının nedeninin Hande ve Saliha ikilisi olması düşüncesi de çok saçmaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NKBİ ~ gxg | hanzeh
ChickLitSöyle bana kalbim neden böyle yanıyor Senin yüzünü görünce?