*14*

1.8K 148 59
                                    

Bölüm şarkımıza, Mabel Matiz'den Fırtınadayım & Dedublüman Belki; nasıl da bölüme uyuyor amaaaaa :)


Ellerini kulaklarına kapatmış, sırtını duşakabinin duvarına çarpıp dururken saatlerdir üzerine akan suyun altında oturuyordu. Gözünden akan damlalar üzerinden akan sudan seçilmiyordu belki ancak şişmiş gözlerinden ağladığı belli oluyordu.

Ellerini kulaklarına kapatması yetmiyordu. Hala Hande'nin ona söylediği sözleri duyabiliyordu. Yine arkamı toplamak sana mı kaldı?

Onu sadece bardan topladığını sanıyordu oysaki dün gece birlikte olmuşlardı. Hande'nin hatırlamadığı bir birliktelik...

"Ya Zehra açacak mısın artık şu kapıyı? Altıma yapacağım yoksa."

Ebrar'ın ısrarlarını, yakarışlarını duymuyor gibiydi. Sesi uzaktan vızıltı gibi gelirken Zehra sadece dudağını kanatırcasına ısırarak ağlamamaya çalışıyordu. En son duşakabinin kapısı sertçe açılıp Ebrar yanına çökerken anlayabildi o küçücük dar alanda yalnız kalmadığını.

"Bana bak Zehra... Zehra, bana bak!"

Onu hala duymuyor gibiydi, Ebrar bileğini tutsa da elleri hala kulaklarına kapanmıştı.

Zorla da olsa Ebrar ellerini yüzünden uzaklaştırarak onu o daracık alandan çıkarıp klozetin üzerine oturttu. Sanki kapıyı zorla açıp tuvalete girme nedenini bile unutmuş bir şekilde hızlıca dolapların birinden aldığı havluyu oda arkadaşının etrafına sardı.

"Gidip o hayvanı öldüreceğim. Seni ne hale getirmiş."

"Hayır..."

Zehra bir anda örtüye tutunduğu titreyen parmaklarını çözerek Ebrar'ın bileğine yapıştı.

"Hayır, lütfen gidip ona bir şey söyleme. Daha fazla utanmak istemiyorum."

Ebrar, bir yerde Zehra'yı anlıyordu ama bazı noktalarda da kafası karışmıyor değildi. Onun bildiği Zehra her zaman kafasının dikine giden, burnu yere düşse kaldırmayan biriydi. Şimdi ise enkazdan farkı yoktu. Hande'yle ne yaşamış olabilirlerdi ki? Onu bu hale getirecek neler yaşanmıştı?

"Kalkabilecek misin?" diye sordu Zehra kollarına tutunup kafasını sallarken. "Hadi gel sana yardım edeyim."

Kafasının içindeki ses hala orada bir yerdeydi ancak Ebrar ona sarılınca uyuşukluğu biraz da olsa geçmişti. Yatağına yatıp örtüyü üzerine çektiğinde Ebrar elini omuzuna bırakarak hafifçe okşadı.

"Sana ne iyi gelir? Söyle güzelim onu yapacağım."

Zehra, yavaş yavaş gözlerini kapatarak ağlamak isteğini boğazına yerleşen yumruyla birlikte güçlükle yuttu.

"Hiçbir şey."

------

İki ay önce ülkeye geri dönmüşlerdi. Ekimin sonlarıydı. Dışarıda fırtınadan önceki o tuhaf sessizlik vardı. Hava kapalıydı. Ara sıra gök yüzünde belli belirsiz geçiş efektlerini andıran mavi şimşekler çakıyordu ancak henüz bir damla bile yağmur yağmamıştı.

Zehra, kulüpten dönüyordu. Arabayı garajda bırakıp yürümeyi tercih etmişti. Islak yağmurun kokusunu solurken aklında haftalardır düşündüğü o kişi vardı. Onunla ülkeye döndüklerinden beri hiç konuşmamışlardı. Bu sefer de o köşe bucak kaçıyordu özlem duyduğu kişiden. Yüzünü görüp onunla göz göze gelmeye cesaret edemiyordu. Çünkü farkındaydı, göz göze geldikleri an ondan nefret etmeye başlayacaktı.

Çantasındaki titreşimden telefonunun çaldığını fark etti. Çağrıyı kabul edip telefonu kulağına yerleştirdiğinde duyduğu ses son zamanlarda yüzünü güldürmek için her şeyi yapan Aslan'dan başkası değildi. İyi bir arkadaş olmuşlardı. Aslan, ona gereğinden fazla yaklaşmıyor, sınırlarını aşmaya çalışmıyor ve özeli hakkında tek bir kelime bile etmiyordu.

"Eve geçiyorum. Yarın erkenden maçımız var biliyorsun. Dinlenmem gerek."

"Tamam," dedi Aslan, Zehra telefonu kapatırken adımlarını hızlandırdı. Sitesine varmasına çok az bir mesafe kalmıştı, yarı yolda durarak aklına gelen düşünceyle birkaç gün önce Ayça'nın söylediği o sözleri düşündü. Hande, onun oturduğu sitenin yakınında yeni bir ev almıştı ve Zehra, Ayça'nın bahsettiği o yerin tam karşısında duruyordu.

Kafasını sağına dönerek bahçeli olan sitenin içindeki üç evden birine baktı. Camlı duvarlarından yansıyan güneş ışığı içeriyi görmesini engelliyordu ancak o evin Hande'ye ait olduğundan emindi. Sadece yine de onu tek bir şey düşündürüyordu. Neden onunla bu şekilde uzak davranıyorken yakınında bir ev almak niyetine kapılmıştı?

Aynı yerde çok fazla durduğunu fark ettiğinde adımlarını hızlandırarak kendi evine doğru yürüdü. Bahçesinden içeri girdiğinde hava iyice bozmuştu artık. Bu gece yağmur eşliğinde uyuyacaktı...

—-

Maçları Eczacı takımıylaydı. Uzun zaman sonra onu ilk defa oynadıkları bu maçta görmüştü. Hande ona garip bir şekilde bakıyor ve gözlerini üzerinden çekmiyordu ancak Zehra'nın aynı şeyi yapmak isteği yoktu. Kullanılmış, kırgın ve değersiz hissediyordu.

"Eczacıyı yenmelere doyamadık," dedi Gaby, koridorda yanlarından geçip soyunma odasına doğru yürürken.

Zehra'nın yüzünde hafif düşünceli bir tebessüm oluştu fakat Ayça duyduğu şeye karşı somurtuyordu.

"Bu kız beni iyice uyuz etmeye başladı. Garip bir kinciliği var anlayamıyorum."

"Öyle," dedi Zehra ancak Ayça'nın söylediği kişiyi değil sadece kafasındaki kişiyi düşünüyordu.

Soyunma odaları Eczacıyla yan yanaydı. Bu yüzden de önce onların odasının önünden geçip kendi odalarına gitmek zorunda kalıyorlardı.

Tam odanın önünden geçerken Hande'nin sesini duydu.

"Kızlar beni tebrik etmeyecek misiniz?"

Kazanmamışlardı, Hande'nin belki de bilmediği yeni bir reklam teklifi vardı fakat Hande utangaç bir yapıya sahipti ve gösterişten uzak birisiydi. Onun böyle bir şey için tebrik isteyeceğini sanmıyordu.

"Ne tebriki," dedi Ayça ve bir adım atıp Zehra'yı geride bırakarak kapının ağzına kadar gelen Hande'ye yaklaştı. Hande ise o esnada gözlerini Zehra'dan ayırmıyordu.

Zehra izlediği gözlerdeki o tehlikeli pırıltıyı görürken bir anda kanı çekildi. Olur ya hani bazen bazı anlarda insanlara grip bir farkındalık gelir ve karşıdaki kişinin neyi size neden yaptığını anlamış olursunuz. İşte Zehra da şu an da tam olarak bu farkındalığı idrak ediyordu.

"Yakında nişanlanacağım."

Sessizlik...
Kulağın içindeki rahatsız edici uğultu...
Ağzın kurumasından sonra midede oluşan yanmayla gelen kaçma isteği. O ortamdan uzaklaşmak istiyordu Zehra ancak sanki ayaklarından yere mıhlanmıştı. Kıpırdayamıyordu. Ta ki Hande nişanlanacağı kişinin Saliha'nın kuzeni olduğunu söyleyinceye kadar...

İşte o an gözlerinin önündeki yakıcı perde çekilirken gözlerini doğrudan onu izleyen kahvelere kilitledi ve bir adım öne atarak tüm koridorda tok bir ses bırakacak olan o tokadı Hande'nin yanağına indirdi...

Fazla bir şey söylemesine gerek yoktu. Onun az önceki yaşadığı farkındalığı şimdi de Hande yaşıyordu. Bunu bakışlarından görebiliyordu. Bu yüzden de onu sonradan duyacağı ama artık onun için hiçbir anlam ifade etmeyen acısıyla birlikte tek başına bırakıp kendi soyunma odalarına doğru yürüdü.

Ona yaşattığı bu duygu için Hande'yi hiçbir zaman affetmeyecekti...



Hande'yi sürekli iyi ve emek veren bir karakter olarak yazdığım için beni yedinizz yedinizzz alın size nur topu gibi bir pisss karakter 😂😂😂😂😂

Evet alalım teorileri bakalım :)
Bölümü nasıl buldunuz. Sizce bundan sonra neler yaşanacak :)

NKBİ ~ gxg | hanzehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin