Belki inanırdım
Aşkı hiç bilmesem
Bu aşk değil savaştı sanki
Galibi sen, sebebi de senİzel...
***
Hannover Hanedanı 1856
"Sen koskocaman hanedanlığın yegane varisisin. Adına leke getiremezsin. O senin kuzenin, üstelik nişanlanmak üzere olan kuzenin. Onunla evlenemezsin. Lüneburg dükünün kızıyla evlenmen toprakların bütünlüğünü korumak için en doğru seçim."
Kraliyet odasında günlerdir tartışılan konulardan bıkmıştı artık. Üzerine yığılan sorumlulukların altında ezilirken içten içe kralla kraliçenin neden bir varisinin daha olmadığını lanetliyordu. Onun tek istediği hayatının aşkı olan kadınıyla evlenmekti...
"Beni diliyor musun? Prensesle evleneceksin! O da kendi nişanlısıyla evlenecek."
Kapı önündeki cam kırılma sesi birden bire salonun içinde büyük bir gürültüye sebep olurken prens korku dolu gözlerle kapıya döndü. Orada kimin olduğunu biliyordu. Kedinlikle kapı dinlemeye kalkışan korkusuz, kurnaz bir hizmetçi değildi. O...
"Henry, buraya gel. Konuşma daha bitmedi."
Kraliçeyi günlerdir dinliyordu. Bu sefer onun istediği olmayacaktı. Kapıyı gürültüyle geriye ittirip odadan çıktığında kapının hemen yanında duran oymalı duvarın önündeki kırılmış cam şamdanı fark etti.
Yanılmamıştı. Buradaydı...
Hızlıca teras halinde öne doğru açılan uzun koridorlara uzanan alana koştuğunda kabusunun gerçekleşmek üzere olduğunu fark etti. Oradaydı... Terasın dış tarafında, taştan korkuluğuna tutunmuş ağlamaklı gözlerle ona bakıyordu.
"Bunu yapmayacağım. Onunla evlenmeyeceğim."
"Bunu yapmayacaksın," dedi korkuyla ve ellerini öne doğru uzatırken yavaş adımlarla sevdiği kadına doğru yaklaşmaya başladı. "Lütfen. Bana bunu yapma!"
"Söz vermiştin Henry!"
"Evlenmeyeceksin," dedi Henry korkuyla.
"Belki," dedi genç kız. "Belki onunla evlenmeyeceğim doğru ancak seninle de evlenemeyeceğim. Duydum. Kraliçenin senden ne istediğini biliyorum."
Henry, korkuyla kafasını iki yana salladı. Hızlıca öne doğru sıçrayıp onu belinden yakalamaya kalkıştığı esnada genç kadın ellerini korkuluktan çekerek bedenini sarayın derin boşluğuna bıraktı.
"Zoe!"
Günümüz...
"Asla bir başkasıyla evlenmeyecektim. Bunu bir an için bile düşünmedim."
Gök gürültüsü uzun çam ağaçlarının tepesinde gürlediğinde başpiskopos kafasını geriye yatırarak geceye dönmeye hazırlanan, griye bulaşmış gökyüzünden geriye kalan son maviliğe baktı. Hiç bitmeyen bir ıstırapla geçen uzun ve sancılı olan yaşamının nihayet sonuna geldiğini hissedebiliyordu. Ona verilen son şansı da kaybetmişti. Ruhunun hiçbir zaman özgürlüğüne kavuşamayacağını biliyordu. O, olmadan özgür olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NKBİ ~ gxg | hanzeh
Chick-LitSöyle bana kalbim neden böyle yanıyor Senin yüzünü görünce?