Gözümü açtım, hala başım fazlasıyla ağrıyordu. Nerde olduğumu bilmiyordum. Ancak beyaz giyimli bir kadın içeriye girince anladım hastanede olduğumu .
"Gece hanım, nasılsınız? Kendinizi nasıl hiss ediyorsunuz"
Dedi hemşire.Gözlerimi boş duvardan alarak hemşireye bakdım. Sorusuna cevap bile vermeden direk kendi sorumu sordum.
"Beni buraya kim getirdi" diye sordum. Sabahtan kafamın içini kemiren soruyu.
"Gri saçlı , uzunboylu bir adam getirdi. Sonra işim var diye çıktı" dedi hemşire elime serumu takarken.
"Serhat abi " dedim içimden galiba içten söylememiştim , çünkü hemşire bana böm böm bakıyordu.
"Sanki tanımıyorsunuz" dedim alaycı bir ses tonuyla.
Kadının eli ayağına dolaştı. Ne yapacağını bilmedi kadıncığaz babam ne yaptıysa artık kadına. Dilini yuttu resmen."Tarık Demirel var ya , bu hastanenin sahibi. Benim babam babam.Biliyormuydunuz? Beni bu hale salan babam." Dedim kızgınca.
"Hanımefendi biz bilmiyorduk" dedi korkarak.
Tabii ya soyadım Güneş , Demirel değil ki. Kadın nerden anlasın."Tarık bey var mıydı yanında Serhat abinin ?
"Hayır Serhat bey sizi hastaneye bırakıp gitti. Tarık beyin kızı olduğunuzu bile söylemedi. "
"Peki ya ben sıradan bir insan olsaydım, Tarık beyin kızı olmasaydım" o zaman da böyle sakin dururmuydunuz? Diye sordum Hemşireye.
"Efendim yani nebiliyim, Tarık bey buranın sahibi sonuçta. Nasıl ihbar ettire biliriz ki onu" dedi utanarak.
Doğru siz ihbar ettiremezsiniz , ama ben ettiririm. Hemşireden çıkmasını rica edip, kafamı yastığa gömdüm.
Ben burada kalamam, bir an önce eve dönmem gerek. Elimdeki serumu çıkarıp yere fırlattım ve odadan çıktım. Hemşirelerin gözüne görünmeden asansör'e kadar gidebilmiştim. Asansör'ün kapısı açıldı ve ben içeriye girdim.
5 dakikadan sonra
Asansörden çıkıp kolidorla kapıya doğru gitmeye başladım. Herkes bana bir garip bakıyordu. Bu halimle savaştan çıkmışa benziyordum. Saçlarım dağılmış, yüzüm , ellerim yaralıydı. Her neyse hastanenin kapısından çıktım. Hava soğuktu . Hafif rüzgar esiyordu. İyiki sabah evden çıkarken kalın giyinmişim.Yoksa soğuktan donurdum şimdiye kadar.
Yoldan geçen bir taksiye el sallayıp durdurdum ve bindim. Evimin adresini verdim ve taksi yola koyuldu.15 dakika sonra
Taksi evin önünde durdu ödemeyi yapıp indim. Kapını açıp içeriye girdim. Ev terliklerini giyinip. ( Ben çok titiz biriyim , eve ayakkabıyıla girilmesini sevmem) mutfağa geçtim, çaydanlığın altını yandırdım ki, üstümü değiştirip gelene kadar çay hazır olsun. Hızlı adımlarla mutfaktan çıktım merdivenleri çıkıp odama geçtim.Dolaptan kıyafetlerimi alırken. Aynadaki bana takıldı gözüm. Derinden bir iç çektim.
"Ben ne haldeyim böyle, mahvolmuşum. Yüzümün haline bak. Ellerin kuruyaydı bana vuran yerde babam, ne diyordu Seyran oyum oyum oyulasıca, sarımsak gibi soyulasıca inşaallah. Amin.. ne hallere soktun beni. Yalan bir şey yüzünden düştüğüm şu hale bak. Hadi diyelim ki, doğru bir insan kızını bu hale sokarmı ya? "
Mutfağa inip çaydanlığın altını kapattım. Sonra yeniden yukarıya çıkarak banyoya girdim. Sıcak su tüm yorgunluğumu alacaktı.
Suyu açıp bir süre altında durdum. Sıcak , su vücudumda derin izler bırakarak canımı acıtıyordu. Yaralarım inanılmaz canımı yakıyordu.
15 dakika duş aldıktan sonra, banyodan çıktım. Yavaş addımlarla aynanın önüne geçtim, yaralarıma pansuman yaptım, ardından kıyafetlerimi giyinip aşağıya indim. Mutfağa girdim, bir bardak çay alarak oturma odasına geçtim, koltukta oturdum. Telefonumu elime alarak İnstagrama girdim .....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCILAR Durağı
General Fiction"Gece"dedi uzaktan gelen bir ses "Efendim "demek istedim , ama diyemedim. Ayırdım gözlerimi duvardan çevirdim yüzümü ona taraf , O , gelmişti.. Gözlerimiz kesişti . Öylece durup bir birimizi izliyorduk . Ne o konuşuyordu ne de ben. Konuşmak geliyo...