Gözümü çalar saatin sesiyle açtım. Uyandığım ilk dakikalar bilincim kapalıydı. Kendime salak salak sorular soruyordum " burası neresi" ben neredeyim" falan . Bildiğiniz hayatı sorguluyordum yani. Yatakta oturur pozisyona geçtim. Ve 15 dakika öylece durdum.
Sonunda uyanabilmiştim, Dünkü haberden sonra hiç moralim yoktu. Çünkü sınıf arkadaşım vahşice öldürülmüştü ve ben buna kahkaha atamazdım . Yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp tekrar odaya geçtim. Üstümü değiştirmek için dolaba açtım.
Çok abartılı şeyler giyinmeyecektim. O sebepten üstüme salaş bir sweet-shirt, altımada boş, bol paça, açık mavi kot pantolon seçtim. Seçtiğim kıyafetleri giyinip aynanın önünde durup kendimi aşağıdan yukarıya doğru süzdüm.
(Ayy yine çok güzelim yaa )Saçlarımı da son bir kez tarayıp, toka ile ensemde topladım.
Odadan çıktım, bildiğim kadarıyla Duygu hala uyuyordu. Uyandırmak için odasına yakınlaştım. Kapını 3 defa çaldıktan içeriden uykulu bir ses "Gell" diyince içeriye girdim. Duygu hala yatağından kalkmamıştı."Hala uyuyormusun kızz"dedim yorganı üstünden kaldırarak.
"Ya sen git ben 2 ci derse gelirim "dedi uykulu uykulu yorganı kafasına doğru çekerek.
" Ee iyi madem , hadi iyi uykular"diyerek kapıyı kapatıp odadan çıktım.
Hızlı adımlarla merdivenleri inip, mutfağa girdim. Kendime bir çırpıda omlet hazırladım ve yiyip evden çıktım. (Kahveni yolda alırım ,ya da ki üniversitede içerim.) Diye düşünerek otobüs durağına doğru yürümeye başladım.Oflaya , puflaya otobüs bekliyordum. Hatta biri beni almayıp gitmişti. İşaret yapmıştım ama şoför durdurmamıştı. Bu beni sinirlendirse de elimden bir şey gelmemişti. Öylece durup diğer otobüsü beklemeye başlamıştım.
15 dakika durakta kalma mücadelesi verdikten sonra sonunda otobüs gelmiş ve bende binip üniversitenin yolunu çoktan tutmuştum.Çok garip değilmi sizce de? Bizim duraktan üniversitenin önündeki durağa kadar , arada hiç durak yok. Her neyse
gereksiz bilgi biliyorum. Onun için boş verin. 🙂Otobüsü yolda durdurup indim. Sabah kendime söz vermiştim, kahve almalıydım. Dükkana girdim ve 5 dakikada kendime birer kahve alıp çıktım. İçe içe Üniversiteye kadar yürüdüm. Çok yol yoktu zaten.
Sonunda üniversiteye vardım. Merdivenleri çıkarken Selimi gördüm. Bana yaklaştı. Sıkı sıkı sarıldım ona. Bilmiyorum niye ama içimden gelmişti.
"Nasılsın güzelim"dedi burun kemerimi sıkarak
"Eh işte sınıf arkadaşının ölümünü işiten bir insan nasıl oluyorsa öyleyim "dedim arkamı duvara yaslayıp onun gibi durmaya çalışırken.
"Deme ya . Duyduğumdan beri hiç kendime gelemiyorum "dedi önümüzden geçen Asya'yı süzerken. Asyada ona bir garip bakıyordu. Gülümseyerek...
Bu beni şaşırtmıştı. Ne ara böyle samimileştiler anlamadım."Sen nereye bakıyorsun"diye sordum imayla. Aslında onun Asya'dan hoşlandığını hiss etmiştim. Ama kendi ağzından duymak istedim. Ve biraz kıskanıyordum da aslında.
"Kafam karma karışık "dedi bana bakarak.
"Yokk.. sende var bir şeyler . Yakında çıkar kokusu"dedim dudak kenarı gülümseyerek.
Oda gülümsedi"Ya Duygu neden yok sen onu söyle"dedi yüzünü tekrardan bana doğru çevirdi.
"2 ci ders gelicekmiş hanımefendi"dedim dudak büzerek.
"Aaa neden acaba"diye sordu merakla
"Ya ne bileyim, hiç sormadım ki "dedim. omuz silktim ardından "hadi içeriye girelim "deyip ilave ettim sözlerime.
Selim de beni onaylayıp kapıya doğru ilerlerken arkadan birinin seslendiğini duyduk. İkimizde aynı anda arkamıza döndük. Tam arkamızda bizi sesleyen Oğuz'u gördük."Gece, Selim beni de bekleyin" diyerek bize doğru koşar adımlarla yürüyordu.
Bize yakalaştığında selam verdi , bizde karşılık verdik.( Oğuz Karahan' dı tam ismi. Bir gün önce tanışmıştık, ama çabuk ısınmıştık. İyi insan dı en önemlisi çok kibar ve samimiydi. Her neyse arkadaşlarımın özelliklerini başka zaman tam anlatacam. Az sabır...☺️)Üçümüz de sınıfa girdik. Esra ağlıyordu. Diğerleri de yanındaydı. Ben sınıfa girer girmez Esra üstüme geldi ve bana saldırdı.
"Ne yaptın , ha ? Söyle ne yaptın benim arkadaşıma. " Diye bağırıyordu
Enes gelip onu ayırmaya çalışsa da diğer ikisi yerlerinde durup bizi izliyorlardı."Hey saçmalama Esra, ben niye yapayım böyle bir şeyi"dedim onun ellerinden kurtulmaya çalışarak.
"Hayır sen öldürdün, siz öldürdünüz Ezgi'yi"dedi çığlık atarak
"Esraa, bırak kızı. Kendin de saçmalamayı kes"dedi Oğuz öfkeyle
"Hey arkadaşım sen ne bağırıyon benim sevgilime"dedi Enes araya girerek. Oğuz'un yakasından tuttu.
"Hooop o elini çekiçeksin"dedi Selim Enesin Oğuz'un yakasında olan elini işaret ederek.
"Çekmezse ne olurmuş ? " Dedi Can . Öfkeyle bize doğru gelerek. Sanki daha da kışkırtmaya çalışıyordular . Amaçları bizi tüm Üniversite'ye barbar gibi göstermekti galiba. En azından ben öyle düşünüyorum.
Can gele gele benim üstüme gelmişti, kolumu tutmaya yeltendiğinde Oğuz'un elini tutup geri çevirmesiyle ağzından "ah" diye inleme kaçtı.
"Sakın,sakın kıza dokunmaya kalkma, o elini kırarım senin" dedi sertçe. Söylediği şeye gülümsedim. Kendiside o sırada bana göz kırptı.
"Lan sana ne? ne yapmaya çalışıyorsun şimdi sen? anladık şampion götün var, ayy pardon gücün var diyecektim." dedi gülerek.
"Kendiniz kaşındınız" dedi Oğuz Enes 'in üstüne giderek. Enes'e kafa attı. Can da o sırada durmayıp Selim'e bir tane tekme attı. Oğuz'la Selim'i durdurmaya çalışırken arkadan bir el saçlarıma yapıştı ve beni sertçe arkaya çekti."Esra bırak beni yoksa kötü olur"dedim kolundan tutarak.
Sıkmaya başladım kolunu."Ne yapıyorsun sen. Git acınla baş başa kalsana kızım ne diye kaşınıyorsun sabah sabah "dedim . Kaşlarım çatılmışdı. O anda yüzüne nasıl öfkeyle bakmışımsa bir anda kendini geriye attı. Bende onu takmayıp , Selim ile Oğuz'a döndüm yüzümü. Şu an korkunç kavga gidiyordu sınıfın ortasında. Herkes kısılıp kalmıştı yerlerinde. Ben "Oğuz , Selim ,Yapmayın" diye bağırmaya başlamıştım bile. Ama beni duyan kim ? Hiç kimse
O sırada arkadan gelen korkunç kükreme sesiyle arkamıza döndük......
Bölüm bitti. Okuduysanız eğer yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.
Hoşçakalın🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCILAR Durağı
General Fiction"Gece"dedi uzaktan gelen bir ses "Efendim "demek istedim , ama diyemedim. Ayırdım gözlerimi duvardan çevirdim yüzümü ona taraf , O , gelmişti.. Gözlerimiz kesişti . Öylece durup bir birimizi izliyorduk . Ne o konuşuyordu ne de ben. Konuşmak geliyo...