Hola!
Uzun konuşmaları pek bir sevdiğimden ve bu hikayenin bendeki değerinin tartışılmaz olduğundan bölüm girişlerinde veya çıkışlarında beni çok kez göreceksiniz.
Bu hikayedeki ilk kelimeler 15 Nisan 2022'de döküldü. Ve şu ana kadar (25 Haziran 2023) yazımı devam etti. Amacım kitap yazıp paylaşmaktan çok hislerimi dökmek ve stabil hayatımda eğlenmek olduğundan düzenli bir yazımı yoktu. Üstelik bölüm sayısı 20'yi de geçmeyecek. Ama bölüm kelimeleri bin beş yüzü buluyor.
Aslında bu kitabı yayınlamayı düşünmüyordum. Çünkü bu kitabın herhangi bir okura ihtiyacı yok. Fakat 2024 YKS tayfayım. Düşüncem her ay bir bölüm atarak üniversite sınavına Ada ve Çağrı'yla girmek.
Hikayeye gelirsek, okuyup öğrenmek sizin için daha değerli olacaktır. Ama ben uyarımı yapayım. Karakterlerime veya bana karşı herhangi bir argo, küfür, rahatsız edici üslup görürsem tepkimi ortaya koymaktan hiç çekinmem. Ve tabii güzel üsluplu eleştiriye kucak dolusu açığım.
Öpücükler ve iyi okumalar.
1. BÖLÜM - SERİAL KİLLER
Elimdeki sepeti banka bırakıp üstü kapalı çardaklara doğru yürümeye başladım. Saçlarım sıkı bir at kuyruğu ile bağlı olsalar bile rüzgârın onları alt etmesine izin veriyorlardı. Birbirinden değişik üç delikanlının oturduğu banka kadar ilerledim ve soru dolu gözlerin üzerime dönmesini bekledim. Çıkışa en yakın oturan kişiyle göz teması kurup "Katil misin?" diye sormam biraz uçurumda bir soruydu ama bence cevaplanabilir bir soru sormuştum. "Ne?"
Çocuktan cevap gelmeyeceğini anladığımda üçünü de göz hizama aldım ve soruyu tekrar sordum. "Aranızdan katil olan var mı?"
Kıvırcık ve sarı saçlara sahip olduğunu düşündüğüm en ortada oturan çocuk yüzünü buruşturarak "Gece gece içtin mi?" demişti. Açıkçası alkol kullanan biri değildim.
Başımı bu sefer alnına siyah bir bandana takmış olan çocuğa çevirdim. Bandanası bile uzun düz saçlarının alnına dökülmesine engel olamamıştı.
"Sen?" dedim. "Sen katil misin? Veya aranızda hiç katil gören oldu mu?" Çocuk yüzüme uzunca baktı. Gözleri bir şey arar gibi yüzümü taradı ve ellerini kot pantolonunun ceplerine sokarak başını geriye yatırdı. "Varsayalım katilim," dedi. "Ne yapacaksın?" Ellerimi heyecanla birbirine vurdum. "Seri katil misin yoksa sıradan katil mi?"
Yanındaki arkadaşları gürültüyle deli olduğumu söyleseler bile o dudaklarından taşan tebessümü durduramamıştı. Açıkçası kimin hakkımda ne düşündüğü umurumda değildi. "Ne fark eder?" demişti ama bunu soru sormak için söylemediği ortadaydı.
"Şöyle düşün," dedim. "Nefsi müdafaa olarak birini öldürdüğünde bu seni sadece katil yapar hatta belki yapmaz. Yanlışlıkla bir can aldığında da sadece katil olursun ama," Bakışlarımı salak ikiliye doğru çevirip ilk soru sorduğum çocuğu seçtim ve elimle onu işaret ettim. "Bu gereksiz arkadaşını şu kayalığa çıkarsam ve birden geriye itsem. Oracıkta can verse." Yüzümdeki hin gülümsemeyi silmeden rengi atmış çocuğa baktım. "Bu beni katil kılar ama devam edip," nefeslendim ve bu sefer sarıdan daha koyu, muhtemelen kumral olan çocuğu gösterdim. "Şunu da öldürsem o zaman seri katil olma yolunda başarıyla ilerlemiş olurum."
"Bakırköy'den mi kaçtın?" İlk çocuğa gözlerimi çevirdim ve gülümsedim. Amacım farklıydı. "Neden öyle diyorsun?"
Konuşmasına müsaade etmeden baştan beri beni dinleyen çocuğa döndüm. "Ama seri katil olmak o kadar kolay değil."
Bir kez daha güldü. "Ne gibi bir zorlukları var?" Kafamı gece gece çattık ya diye bakan iki çocuğa döndürdüm ve onlara burun kırıştırdım. Sanırım beni dinleyen çocuk seri katil olmak istiyordu. Yavaştan toparlansam iyi olurdu.
"En az 9 kişiyi öldürmen lazım," dedim. "Eğer tüm dünyanın şansızlığını sırtlanmamışsan ve bu dokuz kişiyi yanlışlıkla öldürmemişsen bir seri katilsindir." Sonra omuzlarımı indirdim ve üzgünmüşüm gibi yaptım. "Seri katil olabilmem için 3 kişiyi daha öldürmem lazım." Sonra yavaşça başımı kaldırdım ve gözlerimi salak ikiliye çevirdim. Ayaklarını masaya uzatmış beni dinleyen çocuğa iki kere vurdu ve "Kalk abi kalk. Gece gece bir psikopata kurban gitmeyelim." Dedi.
"Aa," dedim. "Nereye gidiyorsunuz? Daha insan kesecektik." İki çocuk da küfrede ede koşarken ben kahkahalarımı tutamıyordum. Sonra başımı önüme çevirdim ve alaylı gözlerle beni izleyen siyah saçlı çocuğu gördüm. "Sen de kaçar mısın?" diye sordum.
Kaşlarını kaldırdı ve diliyle damağına vurarak cık sesi çıkardı. Omuzlarımı indirdim ve bir yalan daha söyledim. "Yalan söyledim zaten. Korkaklarla arkadaş olmuşsun. Ama bugün benim doğum günüm. Köşede arkadaşlarım bekliyor kutlama yapacağız. Her taraf dolu. Şimdi kalkar mısın?"
Bu da bir yalandı. Bugün ne benim doğum günümdü ne de köşede bekleyen arkadaşlarım vardı.
Ayaklandı ama çardaktan çıkmadı. Dibime kadar girdi ve "ismini söylersen giderim," dedi. Güldüm. "Serial killer," diye fısıldadım. "Eğer korkutucu olduğunu düşünüyorsan büyük yanılıyorsun çünkü yanaklarını sıkmamak için uğraşıyorum."
İtirafı karşısında gerçekten yıkıldım. Elim kalbime gitti. Daha çok güldü.
"Şimdi git," dedim. Gece gece yeterince saçmalamıştım. Başını olumsuz anlamda salladı ve "instagramını ver," dedi. Çok beklersin anlamında orta parmağımı kaldırdım ve sepetimi almak için oradan uzaklaştım. Geri döndüğümde yoktu. Çardağın ortasına oturdum ve sepetimden bir örtü çıkarıp masaya serdim. Marketten aldığım küçük browni keklerin üzerine mum diktim ve onu yakmadan başımı masaya yasladım.
Arkamdaki denizin sesi kulaklarıma dolarken cebimden çakmağımı çıkarıp sarı mumu yaktım. Dakikalarca rüzgarın onunla dansını izledim. Ve sonra rüzgar babam için bir dilek tuttu ve o mumu söndürdü.
Yesss! İlk bölüm sonundan selam. Kısaydı biliyorum ama idare edeceğiz temmuza kadar.
Açıkçası hikâyenin keşfedileceğini sanmıyorum ama şaşırmak da istiyorum.
Neyse neyse, okumaya başlama tarihinizi alayım:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adalaşan Çağrılar
Teen FictionAşk yaz ayında portakal yemek mi yoksa kış ayında denize girmek mi? Aşk bir delilik mi yoksa aklın başına gelmiş hali mi? Yaşamak peki? Nefes alıp vermek mi yoksa verdiğini almak mı? Her verilen geri alınır mı, Öyle olsa kalbim hâlâ sende kalır mı...