Today is my birthday hu huu! ( 04.07.23 -14. 41)
Bu bölüm var ya bu bölüm... Ölüyorum bu bölüme. Yine bin beş yüz kelimemiz var. Fazla mı az mı bilmiyorum size göre ama bana kâfi geliyor.
Gerçekten doğum günümde buraya yazmak için yer bırakıyorum ve sözü gelecekteki 17 yaşındaki Seda'ya bırakıyorum. Şimdiki zamandan kiss kiss.
Saat sabah sekiz ama gün içinde vakit bulamam diye şimdi yayımlayacağım bu bölümü. Büyümüş hissetmiyorum :)
17 yaş her zaman benim için kıymetli olmuştur, kaçırılmaması gereken bir tren gibi. Ama annemin bana söylediği o sözden sonra, kıymetli olan yaş değil, ona kıymeti veren o yaşında neler yaşadığındır, anladım ki bir bilinmezliğe değer yüklüyormuşum. Yine de 17 yaşımı sevinç, beklenti ve umutla karşılıyorum.
Çünkü 16'm bana bu şansı verdi!
Yanımda olan herkese teşekkür ederim ve Ada'yla Çağrı'ya da buradan kucak dolusu sevgiler.
İyi okumalar!
Elimdeki soğuk içeceği içerken yüzümü güneşe dönmüştüm. Hayat çok güzeldi. Beni sinir edecek hiçbir şey yoktu. Ve ben dünü unutmuştum. Voleybol sahasına yakın olan bankta oturuyordum. Arada gözlerimi açıp neler olduğuna bakmam dışında mayıştığım söylenebilirdi.
İçeceğin portakalı
En iyisi ortancası
Neşem kafama gelmesini tercih edeceğim topun meyve suyuma gelmesiyle puf oldu. Okul tişörtüm tamamen portakal suyu olurken kucağıma düşen topu kavradım. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtığımda karşımda 10, 11, 12 karışık voleybol oynayan grubun benden top beklediğini gördüm. Ortalarındaki sırık elini beline atmış ayağını yere vuruyordu.
"Kafama atsaydınız?" dedim müthiş bir sakinlikle.
"Bir dahakine inşallah canım ya," diyen kızıl goncaya baktım. "İlerle de ötede sulasınlar seni, Çiçek. Yaprağın falan kırılır maazallah."
"Adımla alıp veremediğin ne?"
"Polen."
Yan taraftan kocaman bir kahkaha duyduğumda o tarafa döndüm. Bizim üçlüden kumral olan böğürmüştü.
"At artık topu," diyen sabırsıza bir bakıp ayağa kalktım. "Meyve suyu paramı verin önce."
"Biz niye veriyoruz be!"
"Çemkirme kız!"
"Üf!" dedi sırık. Elini cebine atıp birkaç bozuk çıkardı. Koşa koşa gidip parayı alıp cebime sıkıştırdım. "Top?" Sorusuna güldüm. Ayak atışlarım çok çok iyiydi. Bunu göstermekten çekinmeyecektim.
Topu önce havaya fırlatıp ayağımla tekmemi geçirdiğimde okulun çatısına çarpıp geri sekmişti. Ellerimi belime koyup kendime maşallah çektim. "Tişörtümün karşılığı," deyip kantine ilerlerken deniz kumu peşimden geliyordu.
"Hayırdır yavru?" dedim yandan ona bakıp. "Ne takıldın peşime?"
"Adım Erdem," dedi.
"Nice too meet you hayatım? Ne vardı?"
"Ne rahat kızsın ya. Korkulur senden."
"Kork o zaman Allah Allah."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adalaşan Çağrılar
Novela JuvenilAşk yaz ayında portakal yemek mi yoksa kış ayında denize girmek mi? Aşk bir delilik mi yoksa aklın başına gelmiş hali mi? Yaşamak peki? Nefes alıp vermek mi yoksa verdiğini almak mı? Her verilen geri alınır mı, Öyle olsa kalbim hâlâ sende kalır mı...