Aynadaki yansımama bakıp iyice uzayan saçlarımı tarıyordum. Güneş batmak için bekliyordu. Çağrı sınavdan sonra direkt beni aramıştı. Araba kullanırken görüntülü konuşamayınca telefonu Erdem'e vermişti. Ve evet, mimarlık net gelirdi. Onun adına öyle mutluydum ki. Tipi ve tarzı hiç çalışkan birine benzemese bile ve ben onu playboy sansam bile bana kendini resmen kanıtlamıştı. Yolu açık olsundu.
Şimdiyse havalar hazır ısınmışken ve sınav stresi de bitmişken sahile gidelim diye tutturmuştu Erdem. Hepimiz buna sıcak baktığımızda altıma siyah bir penye şort üstüme de beyaz tişört atmıştım. Yeni ağda olduğum için cıbıl cıbıl gezecektim. Yanıma yedek bir toka aldıktan sonra aşağıdan gelen kornayla merdivenlere koştum. Annem gittiği marketten hâlâ dönmemişti.
"Seelaaam," dedim arka koltuğu açarken. Öne Uraz binmişti. "Demek kaynanam sen olacaksın Uraz," diye takıldım.
Sahile gitmek için otobandan geçmek gerekiyordu. Arada caddelerden geçip kayalıklara ulaşıyorduk. Garip bir sahildi.
Biz sessiz sessiz otururken Erdem telefonunu arabaya bağladı ve önden bir tuşa basıp benim yeni fark ettiğim üst camı açtı. "Kalk kız Ada," dedi. "Şampanya patlatamıyoruz diye boğazımı patlatacağım."
Onun teklifine balıklama atladığımda arkada Hande Yener çalıyordu. Saçlarım rüzgârda havalanırken kollarımızı havaya kaldırdım nakaratı bağıra bağıra söyledik.
"TABİ ŞİMDİİİ GİDECEĞİM TEK YER HAVAALANIII
BANA LAZIM YENİ YAŞAM ALANIII
SÖZÜMDE DURUP DAA ÇEKİP GİDEREEK
NASIL SÖNDÜRDÜM SENİN HAVANII HAAH HAA"
Yarım saat süren yolculuk hayatımda en eğlendiğim yolculuk olabilirdi. Hatta playistte çıkan Beautiful Killer'e Uraz ve Çağrı bile eşlik etmişti. Hem de bağıra bağıra.
Sonunda kayalıklara çıktığımızda teker teker arabadan inmiştik. Çağrı arabayı kilitleyip yamacıma gelmişti. Kolunun altına girdim hemen. Biraz yürüdükten sonra asılan ipten teker teker yukarı tırmandık ve sonra da indik. İşte karşımızda deniz ve kumlar. Uraz ve Erdem koşarak denize girdiğinde onlara gülerek baktım.
Daha deniz sezonu gelmediğinden baya bi boştu buralar. Örtüyü küçük tekneler için yapılmış tahta iskelenin ucuna serdik Çağrı'yla.
"Hadi yüzelim."
Çağrı'nın elinden tuttuğumda iskelenin tersine doğru yürümeye başladım. Oysa Çağrı bir anda beni çekip iskelenin ucundan denize atladığında çığlık atmaya bile fırsatım olmamıştı. Çırpınarak yüzeye çıkmaya çalıştığımda belimden tutup havaya kaldırmıştı beni. "Çağrı üstümü çıkarsaydım bari!" diye cırladım. Önüme gelen ve yüzümü gözümü kapatan saçlarımı ellerimle çektim. Ellerime Çağrı'nın elleri dolandı. "Bir şey olmaz bak ben de tişörtlüyüm."
"Aferin," dedim ellerimi omuzlarına koyarken. "Hatta dur," dedi ve beni bırakıp bir çırpıda bordo tişörtünü çıkardı. "Çüş Çağrı," dedim gözlerimi belerterek. O ise umursamazca sırılsıklam tişörtü sallayarak iskeleye attı. "Sende çıkart."
Üfleyerek elimi tişörtün eteklerine attım. Mayo giyiyordum zaten.
"Deniz sıcakmış ha," diye buraya yüzmeye başladı Uraz. "Akşamüstü olduğu içindir."
Dördümüz denizde toplaştığımızda Uraz ve Erdem'in bitmek bilmeyen yarış tutkularını dinliyorduk. "Ay yeter!" dedim baktım Çağrı'nın karışacağı yok. "Yarışın bari yediniz birbirinizi ben kazanırım ben kazanırım diye. Şiştiiim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adalaşan Çağrılar
Teen FictionAşk yaz ayında portakal yemek mi yoksa kış ayında denize girmek mi? Aşk bir delilik mi yoksa aklın başına gelmiş hali mi? Yaşamak peki? Nefes alıp vermek mi yoksa verdiğini almak mı? Her verilen geri alınır mı, Öyle olsa kalbim hâlâ sende kalır mı...