(Aralık 17) Yoğun, soğuk, kasvetli bir aydayız ama için ışıl ışıl. Sanki güneş hiç terk etmemiş gibi beni, bizi. Ada gibi hissediyorum, dünyayı boş vermiş ısınıyor mayısta. Dönemi yarıladık, yavaş yavaş koşuyoruz. Siz bilmiyorsunuz ama Ada da aslında şu an derslerle boğuşuyor. Ve Çağrı... O hâlâ mecnun?
Sabah, dün sabah gibi güneşli olmasına rağmen üzerimde bu sefer Çağrı'nın kapüşonu vardı. Neden bilmiyorum ama giymek istemiştim. Annem evden çıkmadan önce üzerime şöyle bir bakmış sonra da babama kahvaltı hazırlamaya devam etmişti.
İlk iki ders Çağrı'ları görmedim. Daha doğrusu uyuduğum için kalkıp bakamadım. Sonraki derslerde sıcakladığım için kapüşonu çıkartıp yanıma koydum. Zilin çalmasına birkaç dakika kalmıştı. O birkaç dakikayı uyuklayarak geçirdikten sonra zil çalınca esneyip gözümü ovuşturdum. Elime hırkayı alıp sıramdan çıktığımda bir kızın "O Çağrı'nın hırkası değil mi ya," diye bağırdığını duydum.
Bakışlarımı kapıya döndürdüğümde 12'lerden bir kızın sınıftan içeri girdiğini gördüm. "He onun," deyip yanından geçmeye çalıştığımda kolumdan tutup hırkaya yakından bakmaya çalıştı. "Valla onun hırkası. Çıkıyor musunuz siz?"
Tüm sınıfın gözü üzerimize döndüğünde gerildim. "Sana ne kızım ya."
"Aman be," deyip yolumdan çekildiğinde sabır çeke çeke Çağrı'nın sınıfına girdim. Peşimden o kız da girince tövbe çekmeye başladım.
En arkaya oturan takıma yürüyüp hırkayı Çağrı'nın önüne attım. "Al bakalım, tekrar teşekkürler."
"Ne demek," deyip hırkayı omuzlarına attığında kız "Çıkıyormuşsunuz işte, söylesen yemeyecektik seni."
"Çağrı," dedim gözümü kapayıp. "Ben bu kıza dalarım."
Tam dediğimi yapacakken kolumdan tutuldum çünkü Çağrı oturduğu yerden anca koluma uzanabiliyor. AY BİR KALK SENDE YAPIŞTIN YA.
"Ayça saçmalamayı kes," dediğinde derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım.
"Ona kadar say," dedi Erdem.
"Ne?" Diyerek ona döndüğümde "İyi geliyor sinire, ona kadar say." (Mazi)
*
"Lan topu attığın yere dikkat etsene öküz!"
"Kusura bakma Adacığım, top topu çekiyor."
"İmdat ya."
"ADAAAAĞĞ"
"Noluyo be?" diyerek arkamı döndüğümde okulun açık kapısından içeri giren birkaç köpeğin oynamak amaçlı Erdem'i kovaladıklarını gördüm. Pek tabii Erdem oynamıyordu. Kendimi tutamadan kahkaha attığımda o tarafa koşmaya başladım. Fazla yaklaşmadan durduğumda "Erdem koşma!" diye ikaz ettim ama sakalımız yok ki dinleyenimiz olsun.
"Lan Erdem," dedi yanıma ne ara geldiğini bilmediğim Uraz. "Koşmasana it."
"Abi kovalıyorlar bildiğin nasıl koşmayayım?"
"Kaçan kovalanır koçum," dedi Uraz gülerek. Ben de katıldım ona.
"Hayırsız-lar –lan" Nefes nefese konuştuğunda ona gerçekten acıyıp çevreme baktım. O sırada buraya bakarak merdivenlerden inen Çağrı'yla göz göze geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adalaşan Çağrılar
Teen FictionAşk yaz ayında portakal yemek mi yoksa kış ayında denize girmek mi? Aşk bir delilik mi yoksa aklın başına gelmiş hali mi? Yaşamak peki? Nefes alıp vermek mi yoksa verdiğini almak mı? Her verilen geri alınır mı, Öyle olsa kalbim hâlâ sende kalır mı...