Arkadaşlar selam. (21.07.23) Bu attığım tarihten yazıyorum, dershanem başladı, siz ikinci bölümde bu konu hakkındaki görüşlerimi zaten okudunuz ve acaba, hazirandan tam dokuz ay sonra bugün neler hissediyorum? ( 22.02.24 ) Şu an ve bu hafta, hasta ve kötüyüm ama genel olarak BOMBA gibiyim.
Süreç bilinmezlik taşıdığı için yıpratıyor beni. ama atlatacağım. Adacım, kim bilir sen neler yaşıyorsun da ah vah spoiler veriyordum az daha tüh tüh...
Ama şu an, Ada ve Çağrı'yı, Erdem ve Uraz'ı çok çok seviyorum. Onları okumak, tekrar tekrar okumak ilaç gibi geliyor.
Cuma günü okula gitmek için hazırlanırken çantamın ön gözünden kimliğim fırladı. Uzun zamandır yokluğunu aramadığım için nerede olduğunu şimdi fark ediyordum. Çirkin vesikalığımla bakışırken doğum günüme az kaldığını fark ettim. Ciddi ciddi birkaç hafta sonra 18 olacaktım. Böylece Çağrı ile evlenmemek için hiçbir sebebim olmayacaktı.
Servise binip mp3 çalarımı taktığımda 15 dakikalık yola sığdırabildiğim kadar şarkı sığdırmıştım. Beyaz spor ayakkabılarımla zıplaya zıplaya bekçi kulübesini geçtim. Servisle geldiğimden zilin çalmasına daha yarım saat vardı. Tam okula yönelecekken bizim çardağa oturan bizimkileri gördüm. işte bizimkiler bizim masamıza bizim ayaklarımızı bizimle uzatmış falan filan.
Adımlarımı oraya yöneltip Çağrı'mın yamacına oturduğumda kolunu direkt omzuma atmış ve şakağımdan bir öpücük almıştı. "Günaydınn," diye şakıdım yüzde yüz olan keyfimle. "Günaydın Yarımada."
"Okulun kapanmasına kaldı birkaç ay ya," dedi Uraz. "Süre daraldıkça beni iyice bir stres sarıyor."
"Kafana takma abi," dedi Erdem. "İlkte olmazsa ikincisinde olur."
"İlkte olsun işte abicim," diye karşılık verdi Uraz.
"Mezuna kalmak da yaş iş ya," dedim. "Dershaneye gitsen para tuzağı, kendin çalışsan nasıl yapacaksın? Bir sene de az emek değil. Tekte kazanırsınız inşallah."
"İnşallah," dedi Çağrı.
"Seneye de seni göreceğiz Adagül."
"Erdo bi sal adımı ya."
Yarım saati böyle sömürdükten sonra zilin çalmasıyla ayaklandık. Sırtımda hâlâ çanta vardı. Çağrı çantamı alıp tek omzuna taktığında yok oldu tabi. "Erkek yaaağ," diye bağırdığında Erdem, onun kafasına vurdum.
Katımıza çıkıp beni sınıfıma kadar bıraktığında ona teşekkür ettim. "Öğleyinde buluşalım," dedi. Bugün de bizim denememiz vardı. Onu onaylayıp sınıfına postaladım.
Çağrı'yı gerçekten çok seviyordum. Farklı bir havası vardı ve insan onun yanında kasılmıyordu. Beni yanlış anlamıyordu. Evet evet, onu gerçekten çok seviyordum. Bu yüzden denemede arda kalan tüm zaman boyunca ona akrostiş yazmaya çalışmıştım.
Çağırırsan gelirim koşa koşa
Ağlarsan ağlarım doya doya
Ğırr ğırr diye mırıldarım sana
Irmakları kurutmuşum hatrına
Altına imzamı atıp gülümseyerek çalan zille sıramdan çıktım. Akrostişi Çağrı'ya vermek için cebime koyduğumda kantinden sıcak çay alıyordum.
Kantine oturmadan sıcak çayımla beraber sınıfa geri çıktığımda Çağrı'yı gördüm. Elinde kanlanmış bir peçete vardı ve burnuna tampon yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adalaşan Çağrılar
Teen FictionAşk yaz ayında portakal yemek mi yoksa kış ayında denize girmek mi? Aşk bir delilik mi yoksa aklın başına gelmiş hali mi? Yaşamak peki? Nefes alıp vermek mi yoksa verdiğini almak mı? Her verilen geri alınır mı, Öyle olsa kalbim hâlâ sende kalır mı...