5. Bölüm~ Generalin Teklifi

262 112 595
                                    

Yeni bölümden merhabalar! Uzun süredir sizi beklettiğim için üzgünüm. Diğer bölüm de ne zaman gelir söz veremiyorum, aslında kurgusu kafamda tamamen oturmuş durumda ve aşırı heyecanlıyım ama biraz yoğun olduğumdan şu sıralar ne kadar yazabilirim emin değilim. Neyse daha fazla uzatmayayım ve bölümü sizlere sunayım. Keyifli okumalar, beğenirseniz oylamayı ve yorumlarda bulunmayı lütfen unutmayın. Unutmadan... Şimdiden hayırlı bayramlar🐏.

 Şimdiden hayırlı bayramlar🐏

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kieran

Rectalba'ya giden yol uzun, yorucu ve yıpratıcıydı. Etrafından dolaşmamız gereken bir dağ olduğu için uzundu ve at arabasında rahat bir yolculuk yapan prenses olabildiğince durmamamızı emrettiği için yorucuydu. Sagitta benimle inatla konuşmadığı ve Aloysius da tam tersine benimle inatla konuştuğu için de yıpratıcıydı.

İç bacak ve bel kaslarım uzun süredir at üstünde yolculuk etmekten kasılı kalmış olmalıydı. At üstünde daha uzun süreler antrenman yapmalıydım. Aloysius da benden farklı değildi ama benim aksime o yakınıp duruyordu. "Torin'in yerinde olmalıydım, senin aklına uymamalıydım. Menda bedelini böyle ödetiyor işte..."

"Susacak mısın?" diyerek iç çektim. Beni çoğu zaman bıktırsa da gevezeliğinin bazen hoşuma gittiğini inkar etmiyordum ama bunu ona belli edersem tepeme çıkardı o yüzden bu sır benimle mezara girmeliydi. Şu ansa gerçekten sussa ve zihnimde patlayan mısırlar gibi oradan oraya vuran düşünceleri rahat bıraksa Solum'a şükrederdim.

"Neden susayım ki?"

"Eğer susacaksan mola vereceğiz." Onu susturmak için bir uçurumdan atlamam gerekse onu bile yapacak haldeydim çünkü. Gelecekteki eşine şimdiden Pati'nin sabrını diliyordum.

Elini dudaklarına götürdü ve iki dudağını birbirine dikiyormuş gibi yaparak sessiz kaldı. Sonunda. Arabacıya elimle işaret verdim ve arkadan gelen diğer muhafızlara da ıslık çaldım. Atımdan indiğimde bacaklarım yamuk zeminde bir an titredi ama hemen kendilerine geldi. Arabanın kapısını formaliteden çaldım ve ardından kilidi açarak araladım.

"Neler oluyor General?" dedi Sagitta. Kaşlarını çatarak başını kapıdan dışarı uzattı ve etrafa bakındı. Kalın ağaç gövdeleri, rüzgarda salınan yapraksız dallar ve yosunlar dışında görülecek pek bir şey yoktu.

"Mola verdik..." diyerek kapıyı tamamen açtım. "Dışarı çıkarak bacaklarınızı açmak ister misiniz?"

"Size durmanızı söylediğimi hatırlamıyorum." dediğinde elini tutmam için bana uzattı. Elini tutarak inmesine yardım ettim. Megane'sa arkasından kendi başına indi.

"Söylemediniz de ama artık bu bir istek değil ihtiyaç halini almıştı ekselansları." dedim iğneleyici bir tavırla Sagitta'ya. Bana yandan bakmakla yetindi ve başını çevirdi.

"Efendim, tepenin ardında Rectalba görülüyor." dedi Sagitta'nın koruması olan Cassian yanıma gelerek.

Eliyle gösterdiği tepeyi Aloysius'la tırmandığımızda karşımızda anlatılanlarla birebir uyuşan Rectalba vardı işte. Ağaçların bittiği ve uçurumun başladığı bir yerdeydik. Ayaklarımızın altı Rectalba'ya uzanan bir boşluktu. Şehir, bembeyaz kumları ve hatta aynı renkte kayalıkları olan hırçın denize bakıyordu. Evler çoğunlukla tek katlı yapılmış ve beyaza boyanmıştı. Kıyılarda yıpranmış sur duvarları görülüyordu. Magnalum'la olan savaşta bu beyaz şehrin kanın rengiyle kıpkırmızı olduğu söylenirdi. Şimdiyse aradan geçen onca yılın ardından eski neşeli günlerini yaşamaya geri dönmüş gibi duruyordu.

Aşk ve Ölümün Hançeri (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin