13. Bölüm~ Kurtlar ve Kuşlar

98 31 63
                                    

Hoş geldiniz hoş geldiniz. Ve ben de hoş geldim bence😅. Bilin bakalım bu bölüm neden geldi? Tabii ki haftaya sınavım olduğu için çalışmalarımı kesmek adına ilham perileri başıma üşüştüğü için geldi. Ben başımı yakarken size yaraması ümidimle. Keyifli okumalar dilerim. Fırtına öncesi son sessizliklerin tadını çıkarın, oy ve yorumlarınızı unutmayın🐣.

 Fırtına öncesi son sessizliklerin tadını çıkarın, oy ve yorumlarınızı unutmayın🐣

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Laira

Huzursuzluk; insanın içini kemiren küçük, sinsi bir kurt gibiydi. Durmadan derinlere iniyor, inerken sizi yiyip bitiriyor ve bir yerden sonra da içinizde sıkışıp kalıyordu. Kendi ölürken bir yandan sizi de çürütüyordu. Pişmanlıksa onun kardeşiydi. Ya da kopan kuyruğundan yeniden büyüyen bir başka kurttu belki. İkisi de nefret edilesiydi; ikisi de kördü, aptaldı ama sizi alt ediyordu işte bir şekilde.

Kısacası huzursuzdum.

"Çok güzel gözüküyorsunuz leydim."

"Efendim?" dedim önümü benimle konuşan yaşlı kadına dönerek. Düşüncelere daldığımdan ne dediğini pek anlamamıştım. Sonunda taşlı küpemi kulağıma geçirebildiğimde ellerimi aşağı saldım.

Genç bir kız "Çok hoş gözüktüğünüzü söylüyor..." dedi yanımızdan elindeki hindi tüylü toz alma fırçasıyla geçerken. Samimi duruyordu dediklerinde. "Beyefendiler beğeniyle ve hanımefendiler imreniyle bakacaklar size."

"Ah, teşekkür ederim." dedim ikisine de gerçekten gülümseyerek. Buradaki -saraydaki- çalışanların bu kadar cana yakın olması bazen sinirlerimi bozmuyor değildi. Kimi zaman bana bir şey dediklerinde "Bana mı diyorsunuz, hani düşmanınız sayılabilecek bana?" diyesim geliyordu ama kendimi tutuyordum, elbette.

Buraya geldiğimden beri Thane'den haber alamıyordum, bana mektup yollasa öncesinden okunacağını biliyorduk, saraydaysa tanıdığımız bir casusumuz yoktu. Tabii bu krallığımızın burada birilerini barındırmadığı anlamına gelmiyordu yalnızca ben bilmiyordum, gizliliğimiz güvenliğimiz içindi. Ama öğrenecektim. Yakında.

Neredeyse beni öldürecek olanların da kim olduğunu öğrenip sonlarını getirecektim. Prenses'in hayatını çıkarlarım için kurtarmış olabilirdim ama bu saldırıyı ben ayarlamamıştım neticede. Ve ölüyordum... neredeyse... Kelimenin tam anlamıyla.

Bunun dışında Magnalum'da pek iyi anılarım veya iyi anı biriktirdiğim kimse yoktu beni özleyecek, özleyeceğim; merak edecek veya merak edeceğim. Yine de hiç olmadığım kadar yalnız, sıkkın ve de bıkkın hissediyordum kendimi birkaç gündür ve kabul etmek istemesem de bunun sebebini gayet iyi biliyordum.

Prenses Sagitta, kıyafetlerini ve yapılacak balolarda çalınacak şarkıları organize etmekle meşguldü ve benim bununla uğraşacak ne halim ne de isteğim vardı. Yardımcısı Megane, zaten başını çevirdiği anda görebileceği bir mesafenin ötesine geçmiyordu. Prens Arcum, kız kardeşinden farksızdı ama onun yapılacak işleri daha tatsız ve can sıkıcı gözüküyordu. Binbaşı Aloysius arada karşıma çıkıp beni güldürmeyi başarsa da o da haliyle bir hayli yoğundu.

Aşk ve Ölümün Hançeri (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin