Bol bol yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın melodilerim. 🎼
Black X White - Arrested Youth
A Priceless Soul - Anne Sophie
23.Bölüm: TUZAK
Nefesi nefesime çarpacak kadar yakındı bana ama aynı zamanda içimdeki çığlıkları duyamayacak kadar uzaktı bana.
Yani ben öyle sanıyordum, belki de yanılıyordum. Belki de benim bile duyamadığım o çığlıkları duyuyor, bana da yardım eli uzatıyordu.
Ondan uzaklaşmadım, o da benden uzaklaşmadı. "Canın yanıyor," dedi gözlerini sıkı sıkı yumarken. "Ve ben senin canını neyin yaktığını bile bilmiyorum."
"Ejder," dedim ama sesim neden bu kadar acı içinde çıkmıştı bilmiyordum. "Çok kaybolmuş hissediyorum."
"Ben seni bulurum."
"Bulur musun? Tuzaklarla dolu bir labirentte olsam bile mi?"
"Sen zaten başı başlına bir tuzaksın." dedi eli saçlarıma giderken.
Birden uzaklaştığında boşluğa düştüm, aniden üşürken denge kurmakta bile zorlandım.
"Biraz dinlen, yorucu bir gün olacak." dedi ve daha fazla konuşmama müsaade etmeden odadan hızla çıktı.
Yatağa oturduğumda gözlerim çelloma takıldı, şu an kullanılabilecek bir durumda değildi. Acı çekerken çalmak beni rahatlatırdı. Belki o da bir aldatmacaydı, tıpkı tüm hayatım gibi.
Üstümü değiştirip salona geçtiğimde çok bitik ve yorgun hissediyordum. Tüm gün yatmak ve hiçbir şey yapmamak istiyordum. Zaten burada beni yoracak hiçbir şey yapmıyordum ama sürekli yorgundum.
Babamı da merak ediyordum, onu özlemiştim. Annem ve abim bizi terk etmişti. Şimdi ben de onu terk etmiştim, babamı yapayalnız bırakmıştım. Bu düşünce kalbimi sıkıştırırken olduğum yeri bir kez daha hatırlattım kendime.
Salon boştu, kimse yoktu. Koltuklardan birine kıvrıldım, çok başım dönüyordu. Bana ne olduğunu bilmiyordum ama iyi olmadığımı biliyordum. Bana bu kötülüğü öz annem mi yapmıştı sahiden?
Peki Ejder? O bu işin neresindeydi? Neden bana bu kadar tanıdık hissettiriyordu?
Kıvrıldığım koltukta, her düşünmeye başladığımda olduğu gibi uyuya kaldım.
🎼
Tüm gün boyunca uyuklamış, bir şeyler yemiş ve Ozan'la sohbet etmiştim. Ejder'i çok görememiştim.
Ozan'la sohbet etmek güzeldi ama söyledikleri kafamın içinde yankılanıp duruyordu. Hatta hayal ettiğimin aksine onunla saatlerce konuşmamış, biraz konuştuktan sonra salona dönüp tekrar koltuğa uzanmıştım.
"Depresyonda mısın?" Ejder'in sorusuyla irkildim. "Dalmışsın," dedi yanıma gelip otururken. Dışarıdan geliyordu ama nereden geldiğini ya da ne yaptığını sormadım.
"Hiç keyfim yok, iyi hissetmiyorum."
"Bir şeyin mi var?" dedi ilgiyle.
"Midem bulanıyor, başım dönüyor, gözüm kararıyor." dediğimde eli yanağıma gitti.
"Solgun gözüküyorsun, tesise gidelim." dedi hemen kalkmaya hazırlanarak ama elinden tutarak onu durdurdum.
"Hayır, son gittiğimizde pek iyi şeyler olmamıştı. Boşlukta hissediyorum, sanki günler çok kısa, sanki hiçbir şey yaşamıyorum, bir fanusun içindeydim ve dışarıdaki dünyadan hiç haberim yok. Ve o dünya benim dünyam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NÖROSA
Science FictionBilinmezliklerle dolu bu girdabın içinde neler bulacağımı bilmiyordum. Tek bir hedefim vardı, o da sevgilimi kurtarmaktı. Ancak karşımdaki adamın tehlikeyle parlayan koyu gözlerinin tüm hayatımı ne kadar değiştireceğini henüz bilmiyordum. Bana Nör...