1.3(Junhan Bana Şunu Alsana)

32 7 41
                                    

Han Hyeongjun:
Birkaç gün geçmişti ve hafta sonundaydık sonunda. Okul cidden beni boğuyordu ama seviyordum da. Oğlum bu nasıl sıcak lan? Burası çölse bende deveyim yemin ediyorum. O kadar sıcak ki, kafamı uzatsam eriyeceğim. Bu sıcaktan sonra yağmur gelmese iyidir...

Saat bir-iki gibi, ailemden zor da olsa dışarı çıkmak için izin almıştım. Her zamanki gibi Jooyeon, ben ve Jiseok, ilk önce alışveriş yapacak, daha sonra hiç görmediğimiz yerleri gezecektik. Üzerime rastgele çıkarttığım şeyleri giydikten sonra hızla telefonumu ve ceketimi alıp dışarı çıktım.

Aradan sanırım iki buçuk saat geçti.. Ve hâlâ yoklar..

"Sonunda geldiniz! Güneşin altında bekleye bekleye yandım ya! Yemek miyim de oğlum ben, sıcakta pişiriyorsunuz beni!"

"Ya kanka sabretmesini bilmiyorsun ki. Daha buluşma saatimize bir saat vardı, bak erken geldik biz."

"Lan saat üç buçuk?"

"E tamam işte buluşma saatimiz iki ondu."

"Of saçmalama be, birde buluşacağız dedik ya, geç bile kaldık!"

"Tamam ya, yürüyün gidelim artık."

Jooyeon hızla koluma girince artık yürümeye başladık. Bir süre hepimiz sessiz kaldık. "Junhan, bana şundan alsana." Gaon'un gösterdiği yere baktığımda bana çilek+kivi karışımlı dondurma tarzı birşeyi gösteriyordu.

"Param yok Gaon, ben fakirim."

Sonra 'tamam' deyip biraz daha yürümeye başladık. Bir süre sonra bana mağazanın içindeki peluş ayıcıkları gösterdi. "Junhan, bana şundan alsana."
Yine baktığımda "Gaon ben fakirim." dedim. Yine onaylayıp biraz daha yürüdük.

Bu sefer caddenin kenarındaki mağazayı gösterdi. "Junhan bana bunu alsana." Oraya baktığımda "Gaon, ben fakirim, param yok." dedim ve yürümeye devam ettik.

"Junhan bana bunu alsana-" Gözleriyle işaret ettiği yere baktığımda karşıdan karşıya geçen iki çocuğu gördüm. "Gaon ben fakir-" Bir anda hepimiz aynı anda çığlık attık. "Bu Go Gunil ve Kim Jungsu değil mi?!" Jooyeon bana bakıp kafa salladı. "Durun görmemiş gibi yapalım." İkiside koluma girince dimdik yürümeye başladık.

Fakat sanırım bu daha da dikkat çekici oldu. Onlara baktığımızda tepkisizce bize baktıklarını gördüm. Bozuntuya vermemek için ikisine de bakıp gülümserken Jooseok ikilisinin omzuna vurdum. Onlar da gülümseyip el salladıktan sonra, diğerlerinin güldüğünü fark ettim.

Çok geçmeden yanımıza doğru geldiklerini gördüm. "Kaçsak mı?" Gülümserken Jooyeon'a cevap verdim. "Çaktırma, gülümse sadece." Gülümsedikten sonra kısık sesle söyledi. "Rezillik."

"Hahah, selam Gunil naber?" Aptal Jiseok taramalı tüfek gibi hızla söyleyince Gunil başını yana eğip inceledi. "Jiseok, birşeyin mi var?" İki yana salladı kafasını. Etrafta birilerini daha arar gibi incelemeye başladım ikiliyi. "Ee, Seungmin yok mu?" Jungsu güldü. "Seungmin mi? Ne yapacaksın ki onu? Son olan olaydan sonra niye söyleyelim ki bunu sana?" Birşey demedim.

"Öf, neyse meşgul etmeyin bizi. Çok önemli işlerimiz var bizim." Jungsu inceledi bizi. "Sizin mi özel işiniz var? Max özel işiniz birileri hakkında dedikodu yapmaktır ne olacak başka?" Jooyeon hemen lafa atladı. "Yalnız canım benim geçen bana yazarken öyle demiyordun. Jooyeon bana yardım et lütfen falan diyordun. Ne o? E tabii sizden beklenen bu ki. Herkes Jooyeon'u kullansın zaten, Jooyeon kim ki?" Hepsini rap yapar gibi art arda sıraladı Jooyeon.

Jungsu samimi bir gülüş attı. "Ee Jooyeon'cuğum sonra mı konuşsak bunları? Baş başa hani." Jooyeon kollarını birbirine bağlayıp başka yöne döndü. Kıkırdadım.

"Herneyse, biz gidelim." Jooyeon'un kolundan tutup zorla götürmek için çektiğimde hızla bana döndü. "Ya Junhan bi' dursana yaa, azcık tripleniyim diyorum, ona bile rahat yok ya. Rahatça triplenemiyoruz." Kafa salladım ve iyice kolundan çektim. Bu sefer üzerime doğru hızlıca düşünce az kalsın bende düşüyordum, ama..

Belimde sıkı tutuşlar hissedince kapalı olan gözlerimi açtım. Karşımda duran bir Seungmin beklemiyordum elbet. "Oğlum az dikkat et, tutmasam yere yapışıyordun." Jooyeon Seungmin'in dediğine karşılık beni hızla kendine çekti. "Sağol canım gerek yok, biz iyiyiz böyle." Jooyeon'a güldüm. "Teşekkür ederi-" Tam Jooyeon'a cevap verecektim ki geri beni itti.

Yere yapıştım evet...
Rezillik...

Olm ya tam da yerine düştüm varya, şu kavgada 'geçen senenin zorbaları'yla kavga ettiğim zaman, vurdukları yerin üstüne düştüm. Canım bi' yandı bi' yandı. O an Jooyeon'a küfür edecektim de vazgeçtim. "Ayhs, ya. Joo! Allah razı olsun, şu an daha iyiyim böyle varya." Jooyeon anlamsızca bana baktı. "İyi misin valla?" Kafa salladım. "Hmhm çok iyiyim. Kaldırmayın beni burdan."

Seungmin Jungsu'yu dürterken sordu. "Jungsu, acaba Junhan düştü mü?" Jungsu hızla Seungmin'e baktı. "Oğlum kör müsün? Düştü ya!" Sonra gözlerini kapatıp, kafasını yukarı kaldırırken karşılık verdi. "Tckk, öyle değiil. Yani acaba banadüştü ?" Jungsu o an kafasına patlatmış bi' tane, canı acıdı sanırım ama emin olamadım?

"Ne hâlâ bakıyorsunuz oğlum, tutun da kaldırın beni. Kalkamıyorum zaten."

"Oha dejavu yaşıyorum şu an."
Seungmin bana bakarak söyledi bunu. "Sana dejavuyu gösteririm şimdi." Gunil kafasına tekrar indirdi. Sanarsınız bozulan şu tüplü tvler yok mu, kafasına vurursun da çalışır ya, heh öyle işte. Bi cızırtı geliyor, sonra ekran geliyor, sonra geri gidiyor ya, Seungmin'de ondan oldu işte. Gidip gidip gelio.

"Junhan, bana manga alıcan mı?" Yardım etmek yerine soru soran Jiseok'a uzunca baktım. "Gaon, ben fakirim. Param yok, alsam sana değil kendime alırım zaten."

"Yah! Çok kırıcısın Junhan yaa, tamam bebeğim sen iste yeterki ben Roma'daki eğik şeyi düzeltirim, diyeceğin yerde dediğin şeye bak!"

"Ney?"

"Eğik şeyi."

"Pisa kulesini diyor." Kafa sallayarak söyledim. Hepsi bir anda "Heeee" deyince yine kafa salladım. "Tanıştırayım bunlar da beyinsiz amipler işte."
"Bana fen yapma." Bunu söyleyen Gunil'e side eye attıktan sonra bizimkilere baktım. "Gidelim mi artık?" İkisi de kafa sallayınca adımladım. "Hey Hyeongjun!" Adımı duyduğumda sesin geldiği yöne baktım. Seungmin, konuşuyordu fakat sessizdi, bende dudaklarını okudum. Dediği şeyi anlayınca gülüp kafa salladım. Jooyeon'da Seungmin'e side eye atınca yürümem için kafama vurdu. Aşağı yukarı kafa salladım.
_

Vee sanırım artık cidden avmye geldik. Gaon elimden tutup ikide bir beni mağazalara sokup çıkartıyordu. Hepimiz üçer tane manga aldıktan sonra Kwangjang'dan sonunda çıkmıştık. "Yaa Junhan, bana şundan da alsana." O yöne baktığımda bu sefer cidden hepimizin de çok istediği birşeyle karşılaştım...

Uzun zamandır istediğimiz, fakat hiçbir yerde bulamadığımız o animeli çift tişörtleri... Hızla mağazaya girip üçüzüme de aldım ondan:> Çünkü why not?
"Junhan'ım ya, son valla bu. Bana şundan da alsana." Gösterdiği Harry baskılı birkaç eşyaya daha baktım... Çok güzeller... Hepsini hep beraber aldık. "Ya Junhan ya, söz bak yemin ediyorum son bu." Ona bıkkınca 'ne istiyorsun?' diye mırıldandım.

Bana o sıra poster setlerini gösterdi. Evet yine üçümüze de almıştık:)

Onlar çok zengin ama ben çok fakirim, hatta o kadar fakirim ki sefil bir mülteciyim ben. Kendime kıyafet alamıyorum ki istediklerini alayım değil mi yanii?!

Ahah.

________________________________________
Yazarınız geri döndü😎
(Ankara)
Taslakta kalmis atiyim dedimm:D
________________________________________

~Chui Diana
✰✰

Hayırdır??/Odehan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin