1.8 (Ne oldu anlat?)

32 6 64
                                    

"İnan bana şu an seni gördüğüme daha da mutlu oldum. Yanlış anlama, o bakıma değil yanii. Yeniden uğraşabileceğim birisi olması açısından dedim!"

Gülmesi bile iğrenç, mide bulandırıcı.. En azından ben öyle hissediyorum.. Şu an yüzüne yumruklarımı sıralamak istiyorum, ama elbette her zamanki gibi yapamıyorum. Vücudum kaskatı kesilmişken sanırsam bunu fırsata çevirmek istiyordu. Bakışları bunu istiyor gibiydi. Ben düşüncelere dalmış, ona korku dolu gözlerle bakarken yüzüme eğildiğini fark etmedim bile.

Ya da hemen ardından dudağımda hissettiğim yumuşaklığı. Anca kendime gelebildiğim an onu üzerimden ittirip, işimi bir kenara bırakıp hızla çıktım ordan. Salondan dışarı çıkarken arkamda duyduğum küçük bağırışlar, baş ağrımı arttırırken bunu umursamayıp devam ettim. Aklıma gelen her saniye gözlerimin dolmasıyla, sona kalan dakikada salıverdim.

Ağzımdan kaçan ufak hıçkırık, bunun devamını getirdi. Şu an istediğim kadar ağlayabilirim. Bahane de arıyordum zaten. Ne süredir koşuyorum bilmiyorum. Öğrencilerin bana bakmasıysa işin en zor tarafıydı. Belki bu gün evde kalmalıydım? Seungmin'i dinlemeliydim. Ama bu gün değilse belki de yarın olacaktı?

Koşarken insanlara çarpmak pek umrumda olmadığından sadece kısık ve güçsüz sesle"Özür dilerim!" diyebildim. Ağlama sesimin daha fazla şiddetlenmemesi için ağzımı elimle kapattım, gerektiği kadar yüksekti zaten.
Nereye gitmek istediğimi bilmiyorum. Sadece öylesine.
Ayaklarım beni nereye götürürse.

Ki, şanssız bir benin, bu durumda olabileceği tek yer vardı; Oh Seungmin'in bedeni.

Koştuğum sıra ilkin yakınlaşan bir sıcaklık, ardındansa buram buram kokan güzel vanilya kokusu. Daha sonrasındaysa yüzümde hissettiğim acı. İlk başta o olduğunu fark etmedim dolan gözlerimden. Sonrasında omuzlarımdan tutulup geri çekildiğim sıra fark ettim onun olduğunu.

"Junhan? Neyin var, kötü bir şey mi oldu?"

Şu an buna yanıt verebilecek bir durumda olmadığımı düşünüyorum. Öyle de yaptım. Omuzlarından ittirerek onu geride bırakıp sınıfa doğru koşar adımlarla yürüdüm. Kendi sıramdaki eşyaları topladım ve çantama rastgele attım. Çantamı de ceketimi de alıp hızla merdivenlerden aşağı indim.

Okul baya büyük olduğundan gidilebilecek çok yer vardı. Çantamı tuvaletlerin olduğu kattaki sandalyelerin birine atıp direkt olarak birisine girmiştim. Kapısını kilitleyip arkasında, kapıdan kayarak yere çöktüğümde hıçkırarak ağlamaya başladım. Bu sefer ağzımı tutmadım, yapmayacaktım.
Sonuçta kim gelirse gelsin kapıyı açamayacaktı ki.

Aklıma o anın gelmesiyle ağlamam şiddetlenirken yerden kalkıp hızla lavaboya ilerledim. Suyu sonuna kadar açıp titreyen avucumun içine doldururken titrek nefeslerim buna daha çok korku katıyordu. Avucumun içindeki suyu bir çırpıda dudağıma doğru vurdum. Elimin tersiyle dudağımı sert dokunuşlarla silmeye başladım. Bunu yaparken gözlerim daha fazla doluyordu. Şu an tek derdim bu olsa gerek keşke. Seungmin'in karşına nasıl böyle çıkacağım ben? Gözlerim şişecek kesin...

Kapıdan tıklama sesleri gelince suyu kapattım. "Junhan, iyi misin?" Ağlamamı dindirmek için, ya da duyulmaması için ağzımı elimle kapattım tekrardan. Sadece titrek çıkan güçlü nefes seslerim yer ediniyordu.

Oh Seungmin:
Jungsu'nun yanına giderken, bir bedenin bana çarpmasıyla durdum. Omzundan tutup geri çektiğimde Junhan olduğunu ve ağladığını görmemle sordum.

"Junhan? Neyin var, kötü bir şey mi oldu?"

Beni ittirip sınıfımıza doğru gitmeye başladı. Umursamayıp sadece bekledim. Geri döndüğündeyse beni fark etmemiş olacak ki, merdivenlerden koşarak indi. Telefonumu kapatıp peşinden indim. Aramızda biraz mesefa vardı, onu kaybetmiştim.

Hayırdır??/Odehan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin