Hızla kafamı iki yana salladım. "Hayır değilsin, değilsin tabii. Nerden çıktı bu?" Tekrar önüne döndü. Bir süre sessiz kaldı. "Sana anlatırsam..annem beni eve almayabilir..." Hâlâ telefonda olan elini tuttum. "Bana anlatabilirsin Han, kimseye anlatmam. Ayrıca eğer annen seni eve almazsa ben varım?"
İki yana salladı kafasını. "Zaten sana bir hafta zahmet verdim, daha fazla yoramam seni." İç çektikten sonra tekrarladım. "Anlatabilirsin Han.." Bir süre düşündükten sonra anlatmaya karar vermiş olacak ki, iç çekerek cümlesine başladı.
"Seungmin ben Jooyeon'a gidecektim, biliyorsun. Hatta yürüyorduk üçümüz birlikte, sonra annem aradı. Ablamın bu gün eve gelmeyeceğini, benim eve gelip ona yardım etmemi söyledi. Ben onu ikiletmeden kabul ettim ve eve döndüm. Eve girdiğimde cidden bir an keşke girmeseydim dedim.."
"Niye..?"
"Anahtarı çevirip kapıyı açtığımda direk olarak karşımda annemi gördüm. Kolumdan içeri çekti beni. "Ne yapıyorsun anne?" dedim ama..keşke demeseydim, keşke demeseydim.. "Sen bana mı karşı çıkıyorsun?" dediğinde çıkmadığımı sadece sorduğumu söyledim. Sonra.."
Susmuş onu dinliyordum. Devamını getirmesini beklerken o yanağından ışıldayarak süzülen gözyaşını sildi hızla.
"Sonra kolumdan hızla tutup odama götürdü, ben ne olduğunu alayamadım.. Odaya girdiğimde, annemin ablam için almış olduğu bir sürü süs eşyası vardı yerde, fakat hepsi kırılmış şekildeydi. Ona benim yapmadığımı söylesem de benim odam olduğunu, buraya benden başka kimsenin girmeyeceğini söyledi.. Sonra bir anda hala sağlam duran cam şeklinde olan süslerden birkaç tanesini...ü-üzerime fırlattı.
Sonra bana vurmaya başladı, neye uğradığımı şaşırdım... Bedenimde kırıldılar onlar da Seungmin.. Herşeyi mahvettiğim gibi onlar da mahvoldu.. Bana sen çok iğrenç birisin, keşke seni doğurmasaydım dedi... Keşke sadece ablan olsaydı, senin gibi bir oğlum olmasaydı dedi Seungmin..."
Dediği cümleler bana o kadar korkunç geliyordu ki, hangi anne kendi öz oğlunun canının yanmasını isterdi ki? Junhan'ın bu kadar masum bir çocuk olduğu için ailesinin de öyle olmasını beklerdim ama tam aksine daha çok kötü bir ailesi varmış. Ondaki o azmi biliyorum, yaşamak için, ayakta kalabilmek için elinden geleni yapar. Bunun sebebini öğrenmiş oldum. Herneyse.
Kısa kollusundan vücudu, daha doğrusu kolları görünüyordu. Hep çizik vardı ve bazıları hâlâ kanıyordu. "Han, kolun.." Gözlerini kapattığı sıra gözünden gözyaşı süzüldü. "Durdurmaya çalıştım ama..durmadılar.." Çantamdaki peçeteden birini çıkarttım ve kolunu sildim. "Han bu durmuyor, kalk, çabuk."
Kolundan tutup kaldırmak için çekmiştim ki, o zorluyordu. Kalkmıyordu kolunu geri çekti. "Seungmin, gerek yok.. Kanayacağım kadar kanamışım zaten, iyileştirsen yine kanayacak.." Yanına oturdum. Boşta olan elini parmaklarım arasına aldım ve okşadım.
"Hyeongjun, bak bana." İsteksizce baktıktan sonra elini bırakıp yüzünü avuçlarım içine aldım. Bunu yaparken gözleri dışında başka bir yere bakmıyordum. "Annen, ablan, baban hiçbiri umrumda değil. Onlar senden nefret ediyor olabilirler ama ben seni seviyorum. Onlar seni ne kadar yaralasa da ben seni hep iyileştireceğim."
Yüzünü geri çekti yere bakarken. "Zaten hep sen iyileştiriyorsun beni.. Ama ben seni de dağıtıyorum.." İki yana salladım kafamı. "Dağıtmıyorsun. Aksine beni topluyorsun Han. Bana o kadar iyi geliyorsun ki geçmişte olan herşeyi unuttum bile." Yutkundu. "Hâlâ birbirimizden nefret ediyoruz.."
İşte bu dediğine birşey demedim, yani daha doğrusu diyemedim. Eğer doğruyu söylesem bu sefer yakınlaşacaktık ve ailem hayatımı karartacaktı. Ama eğer 'evet Han Hyeongjun, senden nefret ediyorum' desem kalbini kıracaktım ve benimle bir daha asla hiçbir şekilde konuşmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayırdır??/Odehan
CasualeOkulun sevilen ve bir o kadar da kendini beğenmiş üçlüsü, okulun en sevilen ve masum üç öğrencisini fazla kıskanıyor ve bundan dolayı onlardan nefret ediyorlar. Geçmişten dolayı ne kadar sıkıntıları olsa da, Oh Seungmin Han Hyeongjun'a beslediği duy...