2.8(İhanete Uğramış Hissediyorum)

18 4 54
                                    

"Jungsu..."

Jiseok'a karşı minikçe gülümsedi. "Geçmişte olanları unutmalıyız bence, değil mi sevgilim?" Jiseok duyduğu kelimeyle Jungsu'yu ani biz hızla itmişti. "Biz o meseleyi kapatalı uzun zaman oluyor!" Birkaç adım attı Jungsu, Jiseok'un geriye atacak adımı yoktu oysa. Gülümseyerek iç çekti Jungsu.

"Evet öyle, ama bence herkesin herşeyi öğrenme vakti geldi. Mesela Gunil, o da  sen onu sevdiğin halde, karşılığını alamayacağını bildiğin halde sırf kıskandırmak için benimle çıkmak istediğini bilmeli."

"Hayır! Bana bak." Jungsu'nun yakasından tutarak onu kendine çekti. "Eğer bundan Gunil'in haberi olursa, yaptığın bütün pislikleri Jooyeon'a anlatırım." Jungsu yüzünü ona yaklaştırdığı sıra gülümsedi. "Ooo tehditlere de başlamışız." Birkaç kere onu dürttüğünde alçak bir ses tonuyla söyledi. "Duydun mu beni?" Jungsu gülerek yakasındaki elle yavaşça indirdi. "Sen cidden komik birisin Jis."

"Seninle arkadaş olduğum günlere lanet ediyorum biliyor musun? Keşke, keşke sana o gün o mesajı açtırmasaydım. Sen çok kötü birisin! Değiştiğini düşünmüştüm? Ama yanıldım. Sen asla mı asla değişmeyeceksin, değişsen bile..kalbimde hep aynısın sen!" Jungsu buna da gülmüştü. Ne problemi vardı ki onun?

"Rahat bırak beni." Kenara doğru çekilmişti oradan ayrılmak için. Jungsu kolundan tutmasaydı, ayrılabilirdi belki de. "Jiseok, sadece konuşalım."
Jiseok sinirle baktı Jungsu'ya. "Benim seninle bu günden sonra konuşacak birşeyim kalmadı Jungsu."

"Hayır daha konuşacak birçok şeyimiz var. Böylece çekip gidemezsin!"

"Eğer ortalığı birbirine katmamı istemiyorsan kes sesini!"

"Tek istediğim konuşmak!"

"Anlamıyorsun galiba?" Jungsu'yu ileri ittirirken söyledi bunu. "Konuşmak falan istemiyorum, dedim."
Jungsu buna daha çok sinirlenmişti. "Jiseok sadece birkaç cümle söyleyeceğim o kadar!"

"İstemiyorum dedim!" Bu cümleden sonra Jungsu, Jiseok'u sertçe duvara doğru itmişti. Bu sebeple acıyla bağırdı Jiseok. "Madem doğal yollarla anlatamıyorum, anlayacağın yolla anlatırım." Yüzüne, sayamadığım kadar yumruk sıralamıştı Jungsu. Oldukça da sertlerdi ama.

Bir süre aonra artık bedeni iyice zayıflamıştı Jiseok'un. Ayakta dahi kalamıyordu, hem hapların etkisi, hem de yediği yumruklar yüzünden. Jungsu'dan son yumruğu yememek için yere doğru oturdu, fakat kendi arzusuyla değil, istem dışı. Jungsu'ysa ona acınası gözlerle bakmıştı o sıra, ayrıca ne kadar zayıf olduğunu da düşünüyordu. "Ash, ibne." Dudaklarını yukarı doğru acınası ve sert bir yüz ifadesiyle kıvırdı.

Bir süre sonra yürümeye başladı. Jiseok'unsa, bedeni artık onu bile kaldırmaya gücü yetmiyordu. Ya birinin gelip onu kurtarmasını bekleyecekti, ya da bir şekilde ordan kalkıp eve gidecekti. Ki; eve gitse ailesi onu bu halde bulduğu için ona kızacak, ve birkaç gün okula gitmesine izin vermeyeceklerdi. Bu onun için en büyük cezaydı. Jooyeon'da kalsa, o daha çok endişelenecekti.
Şu an sadece zorla ayağa kalkıp okulun altındaki parka gidecek ve bir banka oturup, Seungmin'e mesaj çekecekti.

Seungmin

B

oş vaktin var mı?

Telegonu kapatıp bir süre banka kafasını yasladı, gökzüyüne bakarak, yanii bakmaya çalışarak. Her tarafı ağrıyordu. Jungsu'dan böyle birşey beklemiyordu ki. Birkaç dakika sonra bildirim sesiyle yanına bıraktığı telefonun ekranını açtı.

Seungmin: Şu an boşum.

Zor da olsa gülümsedikten sonra parmaklarını klavyede gezdirmeye başladı. Onu yapacak gücü bile yoktu şu an.

Hayırdır??/Odehan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin