2.7(Beklemiordunuzboylebiseydimi)

21 4 19
                                    

Jiseok dürtülmesiyle irkildi. Etrafına baktığında sadece Jooyeon ve Junhan'ın olduğunu fark etti. "Jiseok, kalk. Zil çaldı görevliyiz ya." Aklına gelmesiyle ofladı ve sırasında doğruldu. Junhan Jiseok'un çantasını alıp kapıya doğru ilerledi.

"Hadi, gidiyorum ben. Arkamdan gel sende çabukk."
Jiseok kafa sallayıp uykulu gözlerle sıradan kalktığında
kapıya doğru yöneldi o da. Yorgunlukla gözleri birkaç saniyeliğine kapandığında, bir bedene çarptı.

"Önüne baksana." İrkilerek geriye adımladığında, kim olduğuna bakmak için gözlerini açtı. Etrafı bılanık gördüğü için çocuğu es geçip yürümeye devam edecekti ki, çocuk omzunu omzuna vurmuştu. "Pf, ibne." Jiseok buna aldırış etmeyip yürümeye devam etti.

İlerideki Junhan'ı göerdüğünde ağır adımlarla yanına gitti. Yorgunluk bedenini zayıf düşürecek kadar yüksekti. Bir de uykusuz olması yetmiyormuş gibi onun üstüne görevliydi gün boyu. Bir ton işi de vardı. Junhan elinde tutuğu kağıtları Jiseok'un eline tutuşturdu.

"Aşkım bak şimdi, bunlar bayan Sasha'nın odasına, sana verdiği kağıtları da getirip bay Wee'ye vereceksin. O da fotokopilerini çekip sana verecek onları da buraya getireceksin. Anladın mı?"

"Off Junhan! Başım patlıyor zaten."

"Hadi hadii."

"Of iyi tamam ver."

Jiseok aldığı kağıtları Junhan'ın dediği gibi teker teker adımladı. Bay Wee'nin fotokopilerini beklerden ders başlamıştı bile. Parmak uçlarında olduğu yerde ileri geri giderken, bay Wee kağıtları ona verdi. Jiseok teşekkür edip merdivenlerden inmeye başladığında, içinde çok değişik şeyler hissetmeye başladı.

Ani sızlayan başını tutarak indiğinde, ayağının takılmasıyla bir basamak atlamıştı, düşecekti neredeyse, korkuluklara tutunmasaydı. Hızla merdivenleri indiğinde Junhanlar'ı görememiş, onları aramaya başlamıştı.

Her yere bakmıştı, ama ne bahçede, ne yemekhanede ne de koridordalardı. En son çare sınıfa bakmaktı. İlk önce yerinde duran çantasının fermuarını açtı, uzun süre hap kutusunu aradı. Bulduğunda birden fazla ağrı kesici hapı avcuna boşalttı. Ne çok, ne azdı.

Ağır adımlarla sınıfa ilerlerken, başı tekrar sızlamaya başlamıştı. Bir de bu halde iş yapıyordu. Sınıf kapısına yöneldiğinde, bu sefer üzerinde keskin bakışlar hissetmişti. Cidden o iyi değildi. Çoktan soğuk soğuk terlemeye başlamıştı. Duvara tutunarak yürümesi onun için zordu, ama arkadaşlarını /hmm/ bulması gerekti.

Hızla sınıfa göz atmıştı, pek bi' öğrenci yoktu. Muhtemelen çoğu görevliydi. Sırasına doğru ilerledi, gözleri hafiften kararmaya başlamıştı. Ona sorsanız umrunda değildi.

Belki biraz daha dinlenmek ona iyi gelirdi. Gunil'i mi düşünseydi, Junhan'ların nerede olduğunu mu, yoksa bu gün yaşanan olayları mı? Kafası berabet haldeydi şu an. Ama bulması gerekti onları. Hem şu an ortamı değildi.

///

"Aysh, Joo versene şu kutuyu."

"Ne var bunda?"

"Ver sen."

Jooyeon kutuyu Jiseok'a atmıştı. Önceki sefer yaptığı gibi birçok ağrı kesici içmişti. "Oha! Mideni yıkarlar gerizekalı! Niye o kadar çok içtin?"

"Başım varya, şu an içmeden sarhoş olmuş gibiyim ha. Patlıyor başım." Jooyeon 'sen bilirsin' der gibi başını salladı. En sonunda işlerin bitmesiyle birlikte çıkış zili de çalmıştı. Jiseok çantasını tek omzuna taktı. Junahn'ın, eline dokunmasıyla ona baktı. "Ben bu gün Seungmin ile yürüyeceğim, sen tek gidebilir misin?"

"Niye, Jooyeon da var?" Junhan sınıftan neşeyle seke seke yanlarına gelmeye çalışan Jooyeon'u gösterdi gözleriyle. "Onu eeeştem alcakmış." Jiseok Jooyeon ća baktıktsn sonra onaylar şekilde kafasını salladı. "Giderim ben, siz gidin." Jooyeon el sallayarak yanlarından hızla geçtiğinde "Gece yazın!" diye merdivenlerden seke seke indiğinde çoktan gözden kaybolmuştu.

Junhan'da ona sarılıp Seungmin'in gelmesiyle ona el salladı. Seungmin'de aynı şekilde Jiseok'a el sallayıp onlar da gözden kaybolduklarında, Jiseok yanaklarını şişirip ofladı. Hâlâ çok sğır adımlarla yürüyordu. Ne eve gidesi vardı, ne de okulda kalası.

Bahçeden dışarıya çıkarken, bu gününün ne kadar boktan olduğunu düşünüyordu. Bari eve gidene kadar sorun yaşamasaydı. Demeye kalmamıştı elbet. Bahçeden çıktığı gibi, su şişelerini birbirlerinin üstlerine boşaltan arkadaş gruplarının birine denk gelmiş, ve sayelerinde onunda kafasından aşağı boşalmıştı su.
-sapdiye-

Artık sinirden ağlamak istiyordu, ya da gözlerinin dolması buna yeterdi. Gunil bunu görmüştü. Ne kadar suyun ona gelmemesi için içinden ısrar etse de, geçmişti artık.

Ya da okuldan yavaşça uzaklaşmaya başlarken birinin onu kenarda sıkıştırmasından mı devam etsem?

-bukismiyanlisanlayanigotten-
Omzundan itildiği sıra düşmemek için duvara tutundu. Geri çekilmek istemişti, fakat sırtındaki baskı buna engel oluyordu. "Ah!" Bu sefer o baskı daha da arttığında kendini sıkmaya başlamıştı. "Acıtıyor olmalı, hm?" Bir anda ona doğru çevrilmesiyle, daha doğrusu tanıdık gelen sesle şaşırmıştı. Şaşkınlıkla dudakları aralandığında, ne diyeceğini bilemiyordu. "Herşey elbet bir gün gerçekliğe kavuşacak demiştik, değil mi Jiseok?"

"Jungsu..."

___________________________________________
Slms!

Haha, omg dimi

Sanırım ficin en kısa bölümü bu...

665 kelime...................

Herneys.

Byss🤍

Zubbe Junhan'la kalin😎
Hoscakalin😎
___________________________________________

~Chui Diana
✩✩

Hayırdır??/Odehan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin