24.Bölüm

502 26 0
                                    

Tamam. Gerilecek hiçbir şey yok. İnanılmaz yakışıklı futbol takımında çok sevilen on birinci sınıfların en sert tipli çocuğuyla dün gece mesajlaşmam dışında hiçbir şey yok.

Tamam. Alp Kutluer tam olarak mesaj atmasını bekleyeceğim bir tip değildi. Sanki bir şey diyecekse gidip yüzüne söyleyecek bir tip gibiydi.

Ama dün gece ödev yaptığım sırada birden Selam yazan oydu. Ben neden geriliyordum?

Allah aşkına ödev yapıyordum ya! İnanılmaz yavaş ilerleyen biyoloji öğretmenimizin organeller hakkında verdiği saçma sapan bir ödevdi ve nefret ede ede yapmıştım.

Hoş Alp'in dediğine göre o kadın herkese aynı ödevi veren biriymiş.

Evet biraz fazla konuşmuştuk. Ama sürekli konu açıp durmuştu ve biraz da cevap vermek istemiştim işte. Çünkü Alp'ti. Alp Kutluer. Beni nerede görmüş ve nereden adımı öğrenmiş bilmesem de gecenin bir vakti selam yazıp sabah dörde kadar benimle konuşmuştu işte.

Aslında devam ederdi. Sadece okul var uyu deyip o bitirmişti konuşmayı. Bir de telefonumu şarjda kullanmaktan inanılmaz ısınmıştı elimde.

"Günaydın." dedi sınıfa girdiğim an en önde oturan Meriç.

"Günaydın." derken gülümsedim. Sınıfımı seviyordum. Herkes iyiydi birbirine karşı. Küçük pamuk şeker diyarı falan gibiydik.

"Ödevi yaptın mı Arden?" dedi ben sırama geçtiğimde arka taraftaki Nisa. İlk ders fizikti. Ne ödevi vardı ki?

"Ne ödevi?"

"Verdiği beş test." dedi Nisa. Kaşlarımı çattım. Sınıf grubuna yollanan testleri çıkarmamıştım bile.

"Yapmadım." dedim şaşkınca. O an telefonuma bir mesaj geldi. Ekrana baktım. Alp'ten gelen Instagram mesajını görünce ise gözlerim büyüdü.

Mesajda önce günaydın yazıyordu. Peşinden de nerede olduğum.

Hızlıca ekranı açıp ona bir günaydın yazdım ve sonra da sınıftayım diye cevap verdim. Ekranı kapatırken hocaya söyleyeceğim yalanı düşünüyordum. En mantıklısı yaptım ama evde kaldı falandı. Hiçbir şekilde ödevi elime geçiremezdim. Çıkartmamıştım bile. Sınıftan birinden alıp fotokopi çekmeme de izin vermezdi fotokopi odasındaki kadın.

Dudaklarımı dişlediğim sırada birden kapıda biri belirdi. Kafamı kaldırıp da direkt göz göze geldiğim kişiyle gözlerim büyüdü.

Alp. Okulun uzun kollu kazağının üstüne giydiği siyah kapüşonlu bir hırka ile kapıda bana bakıyordu.

İstemsiz ayağa kalkarken telefonumu da alıp kapıya ilerledim.

"Selam." dedi yanına gittiğim an sınıfın dışına doğru geçerken. Ben de kapının yanına karşısına geçtim. Sırtım duvardaydı.

"Selam?" dedim hafif bir şaşkınlıkla.

"Erken geliyormuşsun okula."

"Babam işe giderken bırakıyor." dedim. dersin başlamasına daha yarım saat vardı.

"Sen de erkencisin."

"Servis." derken omuz silkti. Kafamı salladım hafifçe. Sanırım Meriç'le aynı servisteydi. Meriç'in arada ondan bahsettiğini hatırlıyordum sınıfta.

"Nasılsın?" dedi sonra.

"Ödevimi unutmuşum. Harika değilim. Sen?"

"Ödev mi?"

HAYAT VE AY (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin